Delal Meltem Demir / İstanbul

Biyolojik çeşitliliğin azalması, doğal kaynakların tükenmesi ve iklim gibi çevresel sorunlar, günümüzde daha önce hiç olmadığı kadar önem kazanmış durumda. Şiddetli hava olayları, kuraklık ve iklim krizi gibi terimler günümüzde giderek daha sık duyuluyor, iklim ve çevre konularına olan ilgi, her geçen gün artıyor. İnsanlar, ünlük sohbetlerden sosyal medya paylaşımlarına kadar çevre kaygısı ve iklim değişikliği hakkında çok konuşuyor ve yazıyor. Peki, artan bu ilgi, ekoloji alanındaki haber ve medya mecralarını nasıl etkiliyor? Bu terimlerin sık kullanımı, insanların konuya duyarsızlaşması ve durumu normalleştirmesine yol açabilir mi? 

Tüm dünya için hayati olan bu konuyu gündeme taşıyan ve kamuoyunu bilinçlendiren kişiler arasında gazetecilerin rolü ise tartışılmaz. İklim değişikliği haberlerinin artan önemi ve bu alanda doğru bilgilendirme yapmanın zorlukları, gazetecilerin sorumluluklarını daha da artırıyor. Çevre ve ekoloji alanında çalışan gazetecilerle, doğanın korunması için verdikleri mücadeleyi, karşılaştıkları zorlukları ve bu alandaki gelişmeleri konuştuk. Şenol Bali, Cansu Acar ve Ufuk Çeri, bizlere çevresel farkındalığın ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlattılar.

İklim haberciliği ile yeni yeni tanıştığımıza, ana akım birçok mecrada alt gündem olarak değerlendirildiğine ve genellikle ikinci planda kaldığına işaret edip “İklim değişikliğinin sonuçlarını orta ve uzun vadede hepimiz yaşıyoruz” diyen Ekoloji Haber’in Genel Yayın Yönetmeni Bali, olabildiğince sade ve anlaşılabilir bir dil kullanmasının doğru olacağını belirtti. Yeşil Gazete muhabiri Acar, öncelikli kaynağın bilim olduğunun altını çizip “İklim krizi, küresel bir sorun ve herkes bu konuda bilinçlenmeli” vurgusu yaptı. Serbest Gazeteci Çeri, haber hazırlarken taraflara söz vermesinin önemli olduğunu ancak doğayı yok eden firmalara söz vermenin tarafsızlık anlamına gelmediğini belirterek konunun bilimsel veriler ve bilim insanlarının görüşlerine yer vererek işlemesinin öneminin altını çizdi.

“Klasik anlamda bir habercilikten çok hissin olduğu, insanlara değmesi gereken bir taraf var”

Şenol Bali 2Ekoloji haberciliğinin inceliklerini paylaşan Ekoloji Haber’in Genel Yayın Yönetmeni Şenol Bali, gazetecinin konumuna dikkat etmesi gerektiğini belirtti. 

“İklim haberciliğinde neye dikkat edilmesi gerektiğinden çok, gazetecinin nerede durması gerektiği daha belirleyicidir. Çevre bilgisi, terminoloji ve uluslararası hukuk gibi konulara hâkim olmak haberi güçlendirse de asıl önemli olan haberi görürken veya kurgularken durulan yerdir” diyen Bali, bu perspektifin, iklim haberciliğinin doğruluk ve etkileyicilik açısından önem taşıdığını vurgulayarak şunları anlattı:

“Tartışmasız bir şekilde iklim haberciliğinde doğadan, canlılardan ve toplumun genel yararından yani yaşamın kendisinden yana olmak lazım. Bunu yaparken kullanılacak dil de önemli. Hem dünyada hem Türkiye’de yeni yeni gelişmeye başlayan iklim haberciliğinde, bir hukuk veya sağlık haberinde olduğu gibi kavramlar önemli elbette ama gazetecilerin olabildiğince sade ve anlaşılabilir bir dil kullanması her zaman daha iyi olur. Nihayetinde bu haberlerin en başat hedef kitlesi halkın kendisi, bu nedenle içeriğin halka ulaşması ve anlaşılması lazım. Bunu yaparken veri kullanmak da haberlere her zaman fayda verecektir.

Bir maden sahası açılacaksa, maden sahalarının çevreye, insan sağlığına, tarım ve hayvancılığa vereceği zararları anlatmak hem haberin etkisi bakımından hem de atılacak adımlara karşı toplumsal muhalefetin güçlenmesi bakımından önemli bir konu. Tabii, maden sahası haberini yaptığınızda bunu bir ‘yatırım’ olarak da sunabilirsiniz. Bu da olaylara nereden baktığınıza bağlı. Bir başka konu ise bağımsızlık. Bu da iklim haberciliğinde sermaye ve siyasete karşı koyduğunuz mesafeye bağlı.

İklim değişikliğine dikkat çekmek elbette gazetecinin görevi. İklim krizinin sonuçlarına, alınması gereken tedbirlere veya iklim krizine karşı adaptasyona dikkat çekilebilir. Haber almak bir manasıyla bilgi almaksa, bu bilginin içeriği bu doğrultuda olmalı.

Ankara’da bu hafta “İşe bisikletle gidiyorum” Ankara’da bu hafta “İşe bisikletle gidiyorum”

İklim değişikliğinin sonuçlarını orta ve uzun vadede hepimiz yaşıyoruz. Konu, herkesin yaşamına dokunuyor, bu nedenle gazetecilerin bu olguya dikkat çekmesi önemli. Örneğin, Van Gölü havzasında son yıllarda yaşanan kuraklığı ele alan bir haber yapacaksınız. Bunu yaparken ister görüşüne yer verdiğiniz uzman olsun ister bu durumdan etkilenen insanlar olsun, soracağınız sorudan haberi kuracağınız kapsama kadar su tasarrufu, göç, yer altı sularının önemi veya benzer süreçlerin yaşandığı başka yerlerden örneklere değinmek gerekiyor. Bu nedenle iklim haberciliğinin, klasik anlamda bir habercilikten çok hissin olduğu, insanlara değmesi gereken bir tarafı var.” 

“Harekete geçirme” misyonu olmalı

İklim haberciliğinde, haberin bir hikâye taşımasının önemine işaret eden Bali, iklim haberlerinin erişilebilir ve anlaşılır olması gerektiğine dikkat çekip sözlerine şöyle devam etti:

“Haberin öğeleri ile beraber, haberin bir de hikâye taşıması lazım bana göre. Canlılara, ekosisteme veya insan yaşamına etkisi merkeze alınırsa etki gücü daha kuvvetli olabilir. Bu da haberciliğin yanı sıra biraz aktivizm gerektirebilir. 

İklim haberciliği ile yeni yeni tanışıyoruz. Kavramlara boğulduğumuz hissiyatı biraz buradan kaynaklanıyor. Yoksa bir adliye haberinde de aşağı yukarı benzer terimler kullanılıyor.

Terimlerin kullanılması kaçınılmaz ancak haberi insanın günlük yaşamından ve duygu dünyasından koparmamak da gerekiyor. Bir haberi, alımlayıcısından uzaklaştırmak demek, haberin intiharı da demek olan bir durumdur. 

Doğru anlaşılamayan bir konuda doğru pozisyon alınamaz. İklim haberciliğinin, ‘harekete geçirme’ gibi bir misyonu olmalı. Sebep olan için de maruz kalan için de bu geçerli. Hukuku, siyaseti veya toplumsal muhalefeti hareketlenmeye zorlayan tarafı kadar yerel yönetimlerden sermayeye, doğaya zarar veren tarafları durdurmaya mecbur bırakan tarafı da var. İklim haberciliğinin yöntemi ve kapsamı, habercinin durduğu yer ve haberi ele alma biçimiyle şekilleniyor. İklim haberciliği, yalnızca bilgi vermekle kalmamalı, aynı zamanda toplumu harekete geçirecek bir etkiye sahip olmalı.

Hem kurumlar açısından hem de gazeteciler açısından iklim haberciliğinin ‘börtü-böcek haberleri’ olmaktan çıkması lazım. İklim haberciliği, Türkiye’de yeni yeni kıymet görüyor. Hâlâ ana akım birçok mecrada alt gündem olarak değerlendiriliyor. 

İklim haberleri, genellikle ikinci planda kalıyor. Bağımsız medya kuruluşlarında hem içerik sayısı hem de kalitesi açısından son yıllarda bir dönüşüm yaşanıyor ancak bu hâlâ yeterli değil. 

Ekoloji odaklı haber yapan mecra sayısındaki artışın yanı sıra, en belirleyici faktör, haberi yapan gazetecilerin sayısındaki artış. Nicel olarak artan bu sayının nitel olarak da gelişmesi lazım. Bu nedenle eğitimlerin, atölyelerin önemi büyük.”

Bali, iklim haberciliğinin daha etkili hale gelmesi için editoryal kapasitenin artırılması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:

“Hem kurumlar açısından hem de gazeteciler açısından iklim haberciliğinin ‘börtü-böcek haberleri’ olmaktan çıkması lazım. Burada editoryal kapasite de önemli. Ayrıca, haberciler ve medya kuruluşları üzerindeki sermaye ve siyaset baskısının kırılması için bağımsız olmak şart. İklim haberciliğinin sürdürülebilirliği için finansal özgürlük önem taşıyor.”

“Küresel bir sorun ve herkes bu konuda bilinçlenmeli”

Cansu AcarYeşil Gazete muhabiri Cansu Acar, iklim haberlerinin hazırlanmasında bilimsel verilerin önemine dikkat çekip doğru bilgilerin topluma anlaşılabilir bir şekilde aktarılmasının hayati olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

“İklim haberciliği için öncelikli kaynak noktamız bilim. Bu alanı bilim haberciliğinin bir dalı olarak gördüğümüzde aslında alanın çerçevesi biraz daha netleşiyor. Öncelikle kaynağımızın en güncel bilgilere dayandığından emin olmamız gerekiyor. Sürekli bilimsel çalışmaları izlememiz, yapılan ölçümlere göz atmamız, konuyu küresel çapta ele alabilmemiz gerekiyor. İklim krizin her birey için ne anlama geldiği tüm açıklığıyla ifade etmeye çalışılmalı, iklim krizine karşı savunmasız olmadığımızı ulusal ve uluslararası alanda çözümler üretilebileceğimizi belirtmek önemli. İklim krizine karşı hep birlikte mücadele edilince kazanıma ulaşılacağını söylersek harekete geçirme görevimizi de gerçekleştirmiş olacağız. İnsanların yöneticilerden, finansörlerden, kanun yapıcılardan bu iklim krizini beslemek yerine ona karşı mücadele etmeleri için adım atmalarını talep etmelerini sağlamak oldukça mühim.”

İklim haberciliğinde terimlerin abartılıp abartılmadığına dair görüşlerini de paylaşan Acar, “Bunları gündeme getirmek, insanlar arasında konuşulmasını sağlamak, böylece bir gerçekliği ortaya koymak müspet bir sonuç. Ama tabi ki bir şey toplumsal akla nüfuz ettiğinde toplumun bu konuda duyarsızlaşması konunun normatif hale gelmesi de beklenebilir bir sonuç. Bir kaos varsa ve bunu dile getirmemiz gerekiyorsa her iki sonuca da hazırlıklı olmalı ve bunu duyurmalıyız. Ve çözümlere de işaret etmeliyiz. Daha ziyade toplumu bu konuda bilinçlendirme görevimiz de söz konusu” diye konuştu.  

Son zamanlarda insanların iklim ve ekolojiye olan ilgi gösterdiğini, bunun iklim haberciliği ve ilgili mecralara olan ilgiyi de artırdığını aktaran Acar, sözlerini şöyle bitirdi:  

“Bir şeyle ne kadar karşı karşıya kalırsan bu konu hakkında görüşlerini paylaşmak ve daha fazla şey öğrenmek istersin. Bu anlamda da iklim ve ekoloji konularına dair ilgi doğal olarak arttı. Aslında artmak zorunda kaldı. Çünkü içinde bulunduğumuz gerçekliği inkâr edemeyiz. Ekokırım olayları da her gün daha fazla insanı mağdur konumuna düşürüyor. Bu durumun daha geniş bir bakış açısıyla ele alınması gerekiyor.

İnsanlar bu konuda daha fazla bilgi edinmeye çalışıyor ve bu alanda üretilen özel içerikler toplumda farkındalık yaratmada önemli bir rol oynuyor. Bu hepimizin sorunu. İklim krizi, küresel bir sorun ve herkes bu konuda bilinçlenmeli.”

“Konu bilimsel verilerle ve bilim insanlarının görüşlerine yer vererek işlemeli”

Çevre haberlerinin merkezine insanı değil, doğayı koymanın ve haberin yüzeyinde kalmayıp, derinlemesine incelemenin önemini vurgulayan Serbest Gazeteci Ufuk Çeri, ekoloji haberlerini hazırlarken, haberin merkezine doğayı koymanın gerekliliğine işaret etti.

Ufuk Çeri“Ekolojiye zarar veren insan olduğu için haberin merkezi tüm ekoloji olmalıdır” diyen Çeri, örneğin, bir maden sahasının açılması durumunda, ekonomik kazanç açısından madenin savunulabileceğini ancak bu durumun maden sahasının doğru olduğu anlamına gelmeyeceğinin altını çizdi.

Haberin sadece yüzeysel bir şekilde ele alınmaması gerektiğini belirten, greenwashing (yeşile boyama) konusuna da dikkat çeken Çeri, şöyle konuştu:

“Haberi hazırlarken meselenin yüzeyinde kalmayıp, o tahribatın nedenlerini de vermek zorundasınız. Bir göl kirlendiğinde, gölü kirleten fabrikaları ve kirliliğin peşine düşülmesi gerekiyor. Şirketler, halkla ilişkiler faaliyetleriyle kendilerini aklamaya çalışırlar. Şirketler tarafından gelen basın bültenlerine karşı dikkatli olunmalı. Gelen basın bülteninin arkasına bakmalı ve ‘Neden bu şirket bunu hazırlama gereği duydu?’ sorusunu hemen sormalı ve araştırmaya başlamalı.”

Gazetecinin, haberi hazırlarken taraflara söz vermesinin önemli olduğunu ancak doğayı yok eden firmalara söz vermenin tarafsızlık anlamına gelmediğini belirten Çeri, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu konuda bilimi referans almak önemlidir. Haberi, karşı görüş olmadan bilim insanlarına söz vererek yapabilirsiniz. Haberin diline dikkat edilmeli. Genel gazetecilik ilkelerine bağlı kalınmalı, ajitasyondan kaçınılmalı ve gerçekler, herkesin anlayabileceği bir şekilde anlatılmalı. 

Afet haberlerinde meselenin arkasına bakma önemli. Yakın zamanda yaşadığımız Şubat depremlerinde, ilk günlerde kurtarma ekiplerinin gelip gelmemesi temel haberi oluştururken, sonrasında barınma sorunu gibi meseleler takip edilmelidir.

Sel devam ederken öncelikle vatandaşların o an için çektikleri sıkıntıları dile getirmeli, bir yandan da selin nedenlerini irdelemeliyiz. Dere yatağına yapılan yerleşimler, suyun yolunun kesilmesi gibi meseleler haberde mutlaka işlenmelidir.”

İklim değişikliğine dikkat çekmenin gazetecilerin görevlerinden biri olduğunu belirten Çeri, dünyanın hızla yok oluşa doğru gittiğini, gazetecilerin bu durumu görmezden gelemediğini değinerek “Gazeteci, haber hazırlarken bu durumun farkında olmalıdır. Doğa tahribatı, iklim krizini hızlandırıyor. Bu nedenle gazeteci konuyu, bilimsel verilerle ve bilim insanlarının görüşlerine yer vererek işlemelidir. Ekoanksiyete (çevre kaygısı) artırıcı söylemlerden kaçınılmalı. Çözüm odaklı bir yaklaşım benimseme önemli” vurgusu yaptı.

Doğanın gözle görülür bir şekilde kirlenmesi ve tahrip edilmesinin, insanların günlük yaşamını doğrudan etkilediğini aktaran Çeri, şunları söyledi:

“Örneğin, müsilaj gibi deniz kirlilikleri ve geçiş mevsimlerinin kısalması gibi doğa olayları, artık yurttaşların temel sohbet konularından biri haline geliyor. Çoğu zaman, medya bu tür çevre sorunlarını magazinsel bir şekilde ele alarak, gerçek sorunların ön plana çıkmasını engelliyor.

Denizin yok olmasının nelere yol açacağı ve bu denizi sanayinin kirletmesi haberlerde işlenmezken, yurttaşın o yıl denize giremeyeceği ön plana çıkıyor. Sanki müsilaj doğal bir şekilde ortaya çıkmış gibi haberler yurttaşa sunuluyor. İlgi arttı fakat sermaye bunu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebiliyor. Aynı durum afet haberleri için de geçerli. Haberlerin sunumundaki eksikliklerin yanı sıra, sermayenin çıkarları doğrultusunda yönlendirdiği bir medya ortamının etkisi de göz ardı edilemez.”

Editör: Web Editör