Çağdaş Sanatlar Merkezi tuvale dönüştü!
Haber: Deniz Ali Tatar
Sanat merkezi duvarları, 50 sanatçıya tuval oldu. Ankara’da bulunan ve Çankaya Belediyesi’ne bağlı Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin duvarları sanatçılara açıldı. Sokak sanatının renkli dünyasını Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin duvarlarına taşıyan sanatçıların eserleri bir araya geldi ve "Dışarısı İçeride" adında bir sergi oluşturuldu. 1 hafta boyunca Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde sergilenen renkli duvarlar, ziyaretçilere renkli anlar yaşattı. Resim sanatına gönül vermiş olan 12-40 yaş arası sanatçılar, “Özgür Sanat, Özgür Duvar” ÇSM’nin üstten üç katındaki tüm duvarları boyadı.
Çankaya Belediyesi’nin çağrısının ardından, Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi bünyesinde bulunan ve 2022 yılında açılan Turan Erol Sanat Atölyesi öğrencilerinin de boyadığı duvarlara; genç ressamlar, grafiti sanatçıları ve birçok sokak sanatçısı da eserleriyle destek verdi. Ayrıca Hikmeti Tabiyeci ve Aslı Alpar gibi Ankara’nın tanınmış sanatçılarının da destek olduğu sergi, Ağustos ayında sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Alternatif birçok resim sanatının bir araya geldiği sergiyle beraber; genç ressam adaylarının özgürce ifade etmeleri ve alanın sanatçı adayları için sanatsal yeteneklerini sergilemelerine olanak tanıyan güzel bir platform olması amaçlandı. Sanat merkezinde bulunan ve seçtikleri bir duvarda eserlerini icra eden sanatçılardan Emre Yılmaz, Dilara Candan ve Alper Seven, kulak verdikleri çağrı sonrası yaşadıkları süreci 24 Saat’e değerlendirdiler.
“Yazın en sıcak döneminde sanatçılar, bu çağrıya kulak verdi”
Sanat merkezinde seçtiği bir duvarda eserini icra eden karikatürist Emre Yılmaz, Çankaya Belediyesi’nin Ankara’da bulunan sanatçılara bir çağrı yaptığını söyledi. Yılmaz: “Bu öyle bir çağrıydı ki, yazın bu en sıcak dönemlerinde sanatçıları harekete geçirdi. Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin duvarlarını sanatçıların tuvallerine, kağıtlarına ve üretim alanlarına çevirdi. Yaz dönemi çoğunlukla kapalı ve atıl duran sanat mekanını böyle hareketlendirmek, harika bir fikirdi. Ben de duvarımı seçtim ve karikatürümü ürettim. Yaptığım eserim, üzerinde çalıştığım insanın tezatları üzerineydi. Son dönemlerde sıkça yaşadığımız doğa katliamları üzerine bir üretimde bulunmak istedim” diyerek anlattı.
Bir soruyla yola çıktığını söyleyen Emre Yılmaz, süreci şu şekilde özetledi: “Dünyada hiç ağaç kalmasa ve sadece bir adet yaprak uçuşsa insanların tepkisi ne olurdu? Elbette insanlar sadece bir adet kaldığı için o yaprağı sahiplenmek için birbirlerini ezercesine çaba gösterirdi. Bu konuda keşkelerimiz çok. Keşke o ağaçları ve o doğayı yok etmesek ve bir tane yaprağa ulaşmak için birbirimizi ezmesek… Doğayı korumak için gerekenleri zamanında yapsak. Bu güzel projeyi gerçekleştiren Çankaya Belediyesi’ne ve Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi ekibine çok teşekkürler. Bu tarz projelerin devam etmesi dileğiyle.”
“Türkiye için oldukça marjinal bir eylem”
Yaşadığı süreci “Türkiye için oldukça marjinal bir eylem” olarak değerlendiren ressam, illüstratör ve heykeltıraş Alper F. Seven, süreci şu şekilde anlattı: “Sokak sanatçılarının galeri alanları içerisinde, özgürce resim yapabildiği başka bir etkinlik ben hiç duymadım, hatırlamıyorum ve bilmiyorum. Yakında tadilata girilecek bir alanı, hiç olmazsa kısa süreliğine de olsa böyle değerlendirmiş olması çok iyi bir fikirdi. Gönül ister ki, daha uzun süreli ve daha kıymet gören etkinliklerin içinde yer alalım. Ama bu süreç benim için inanılmaz bir deneyim oldu.”
Duvarda resmettiği eserin adının ‘Moby Dick’in Görünen Gözü’ olduğunu söyleyen Seven: “Aslında hazırladığım ilk çalışma, çok daha politik ve biraz sertti. Çok anlatımcı ve net bir çalışmaydı. Fakat rahatsızlık getireceğini düşünerek onu iptal ettik, yerine başka bir eser yaptım. Bu eser ise, çok daha soyut bir şekilde politize edilmiş bir çalışma oldu. Sistemin gergin, korkunç ve tepeden aşağıya bakan ifadesini yansıtmak istedim. İzleyici, eser karşısında saldırıya açık yakalanmış gibidir. Amacım, sanki varlığı bile bir kabahatmiş gibi ve orada olmaması gerekiyormuş hissi yaratmaktı. Günümüz Türkiye’si ötekileştirilirken genelde bu argümanı kullanıyor. Yani ‘O saatte orada ne işi vardı? Başka işin mi yoktu? Başka derdimi yoktu? İşine baksın herkes, bu mesele kimseyi ilgilendirmez…’ gibi gibi. Herkesin aynı gemide olduğu, zorlukla yol alan bu gemiyi batıran o devasa ve korkunç Moby Dick göz ifadesindeki kırmızı hilali resmetmeye çalıştım. Sistemin gözünü kan bürüdüğünü gösterirken, milli ve dini değerleri her fırsatta göz önüne koymayı amaçlıyor gibi… Aslında eserin bir yerine gerçek bir mızrak saplamayı istedim. Fakat düşününce, basit bir kürdan saplayarak da aslında insanın o acizliğini karikatürize ediyordum” diyerek eserini anlattı.
“Bir bahar gününü, kendimi yansıtarak anlatmak istedim”
Güzel Sanatlar öğrencisi olan ve bir ressam adayı olduğunu belirten Dilara Candan da, geniş bir duvarda eserini resmetti. Candan: “Turan Erol Sanat Atölyesi’nde eğitim alıyorum. Serginin bir parçası olduğum için çok mutluyum. Bir çok sanatçı gelip Çağdaş Sanatlar Merkezinin duvarlarını renklendirdi. Dışarıdaki duvar sanatını bir sanat galerisinde görmek bizi çok onurlandırdı.” Diyerek heyecanını anlattı. Bir otoportre çalışması yaptığını söyleyen Candan, eserini şu şekilde anlattı: “Eserim, ismini doğum günüm olan “30 Mayıs” tan alıyor ve bir bahar gününü, kendimi yansıtarak anlatmak istedim. Sergiye gelenler ‘yüzü gökkuşağına benziyor, gözleri gün batımına benziyor’ tarzı anlamlar çıkardı. Eserimin beğenilmesi beni çok onurlandırdı. Umarım ileride daha güzel işlere imza atarız.”
Yorumlar