Bülent Ecevit
Mehmet Necati GÜNGÖR
Öncelikle şunu belirtmeliyim:
Bu yazıyı duygularımla değil, vicdanımla yazıyorum.
Duygularımla yazmış olaydım, belki o değerli politikacımıza haksızlık yapmış olurdum.
Çünkü Biz Demirelci idik,
Demirel’in rakiplerine hep karşı olmuştuk duygularımızla.
Dağlara taşlara “Karaoğlan”, “Halkçı Ecevit” yazıldığı bir dönemdi.
Türk Haberler Ajansı’nın Doğu İlleri Bürosu’nu yönetiyordum.
Merkez, beni CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in Karadeniz gezisini izlemekle görevlendirdi.
Rize’den itibaren yapacaktım bu işi.
İki hafta önce ailece büyük bir acı yaşamıştık.
Kız kardeşim Semiha’yı kaybetmiştim.
Çok kederliydim.
Görev anlayışıyla yola koyuldum.
O zamanlar Ovit geçidi diye bir geçit yok.
Kötü bir yıldan İspir üzerinden Rize’ye gidiliyor.
Yol, çok uzun sürdü.
Belki 8-8,5 saat.
Yolcularla birlikte bir minibüsün içinde geçen çileli yolculuktu bu.
Yolda çay içebileceğimiz bir dinlenme tesisi bile yok.
Boğaz kuruluğu içinde gitmiştik Rize’ye.
Gittiğimde, rahmetli Ecevit’i, şimdi modelini kestiremediğim bir Chevrolet taksi içinde eşi ve baldızı ile birlikte hareket etmek üzereyken yakalamıştım.
Kendimi rahmetli Ecevit’e taktim ettiğimde, her zaman ki kibar ve efendi haliyle “hoş geldiniz, memnun oldum.” dedi
Pazar’da müthiş, heyecanlı bir kalabalık karşılamıştı Ecevit’i.
Tarafsızlık anlayışıyla vermem gereken bir haberi yazdırıyordum merkeze.
Partili militan gençler, benim AP yanlısı bir sağcı olduğumu nasıl olmuşsa öğrenmişler, beni takip ediyorlar.
Telefon kulübesinden haberi yazdırırken kulak kesilmişlerdi, bunu fark ettim.
Ama, fikrimi onların bakışlarına ve dinlemelerine göre değil, gördüklerim üzerine inşa etmeliydim.
Haber yazarken, aklıma her zaman ustam rahmetli İsmail Oğuz’un “Haber, gazetecinin namusudur” sözü aklıma gelirdi.
Haberin flaş kısmında şunu ifade etmiştim:
“Ecevit, Hopa limanında iktidar!”
Haber, ertesi günkü gazetelerin bir kısmında bu başlıkla yer almıştı.
Ve gerçekten Ecevit iktidara gidiyordu.
Mütevazı ve namuslu bur insandı.
Başbakanlıkta O’nu Türk malı mütevazı bir arabanın içinde görürdüm hep.
Mekânı cennet olsun.