Bu ülkenin kaynakları hepimize yeter

Emekçiler 1 Mayıs’ta bir dizi ekonomik taleplerinin yanı sıra demokrasi ve özgürlük istemlerini gür sesle alanlarda haykıracak.

Abone Ol

Şükrü Karaman

AYM’nin “hak ihlali” kararına karşın Taksim’de 1 Mayıs yasağı ısrarı sürüyor.  DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve TDB’nin Taksim’de kutlama başvurusu olumlu sonuçlanmadı. 

Türk-İş Bursa’da, Hak-İş Kocaeli’nde 1 Mayıs’ kutlarken, DİSK ve KESK’in Taksim’e izin verilmemesi halinde İstanbul’da başka alanlarda etkinlikleri gerçekleştirmesi bekleniyor. Umarım 1 Mayıs’ta hoş olmayan görüntülere, sert tutumlara tanık olmayız. Yüce Mahkeme’nin kararı ortada iken Taksim yasağını anlamak olası değil. Yoğun güvenlik önlemleri ile burada kutlamalar yapılabilir. Ne ki izin verilmedi.

Alanlara çıkacak emekçi hiç kuşkusuz yoksullaştıran, satın alma gücünü dibe vurduran, ekmeğini küçülten hayat pahalılığı ve yüksek enflasyondan, mültecilerin oluşturduğu kayıt dışı istihdamdan, ücret yetersizliğinden, sendikasızlaştırmadan, işsizlikten yakınmalarını vergide adaleti, en düşük emekli aylığının 17 bin TL olması, milli gelirden daha fazla pay alma talebini dile getirecek. Demokrasiye, adalete, özgürlüğe ve barışa ilişkin istemlerini haykıracak.

1 Mayıs öncesi DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve TDB tarafından hazırlanan davet bildirisinde günümüzde değil insanca yaşamanın, hayatta kalmanın dahi zorlaştığı vurgulanarak ülke kaynaklarının eşit kullanılmadığı ifade edildi.
Ülkenin çoğunluğunu oluşturan emekçi ve emeklinin alın teri ile ürettiğini, ülkenin tüm güzelliklerini emeği ile oluşturduğunu, insanca yaşamayı hak ettiğine dikkat çekilen bildiride, “İnsanca yaşayamıyorsak bu ülke yoksul olduğu ve ülke kaynakları yetersiz olduğu için değil. Bu ülkenin kaynakları hepimizi insanca yaşatmaya değer. Yeter ki kaynaklarımız rantçılara, sermayeye, faize, şatafata, görgüsüzlüğe değil işçilere, kamu emekçilerine, emeklilere ve kamu hizmetlerine kullanılsın. Yeter ki çarkları zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak için dönen bu düzen sonlandırılsın” görüşlerine yer verildi.

Yürütülen ekonomik politikadan ötürü yoksuldan alınıp varsıla, emekçiden alınıp sermayeye kaynak aktarıldığına işaret edilen ortak bildiride, enflasyonun sebebinin milyonlarca dar ve sabit gelirlinin gösterildiği, ücret ve aylıkların yetersiz zamlarla baskılanmaya çalışıldığı belirtildi.

Dünyada gıda fiyatları düşerken Türkiye’nin gıda enflasyonunda açık ara birinciliği koruduğuna işaret edilen bildiride, adil olmayan vergi sistemi ve yüksek dilimlerden ötürü ücret ve aylıkların kuşa döndüğü, ceplerin boşaldığı ifade edildi. 
Bildiriden anlaşılacağı üzere 1 Mayıs kutlamalarının öznesi çekilmez boyuta ulaşan hayat pahalılığı, cepleri yakan yüksek enflasyon, aylık, maaş ve ücretlere 6 ayda bir yapılan komik artışlar olacak.

Sermayenin milli gelirden aldığı pay her geçen gün katlanırken, emeğin, emeklinin aldığı pay giderek ufalıyor. Bu tablo karşısında yoksul sayısı hızla artıyor. Hala bu politikada ısrar sürüyor. Üstelik “kemer sıkma”, “acı reçete” yolda. Gariban işçinin, memurun ve emeklinin kemerinde sıkacak delik kalmadı. Yani tasarruf ve özveri yine onlardan isteniyor.
Güneş görmüş kar gibi eriyen 17 bin TL tutarındaki asgari ücrete temmuzda ara zam yapılmayacağı 10 bin TL aylığa esir edilen emekliye yine temmuzda 6 aylık enflasyon oranında artış verileceği siyasi irade tarafından açıklanıyor. Toplumun en az gelirine sahip milyonlarca insan, yine hayat pahalılığı altında ezilmeye mahkum ediliyor. Asgari ücret ortak ücret haline dönüştü. Baskılanma, yetersiz zam ülkeyi asgari ücretliler ordusuna çevirdi. Temmuzda da ara zam yapılmayacağı söyleniyor.

Ortak bildiride vurgulandığı gibi bu ülkenin kaynakları herkese yeter. Yeter ki adil bölüşüm olsun, emeğin milli gelirden aldığı pay yükseltilsin, varsılı daha varsıl hale getiren uygulamalardan, ekonomik sistemden vazgeçilsin.
Memur, işçi, emekli, dul, yetim, işsiz ve kadınlar bu haklı istemlerini 1 Mayıs’ta alanlarda bir kez daha duyuracak.

Değişen bir şey olur mu?