Ahmet TEMÜRTÜRKAN Doğrusunu isterseniz -ki istersiniz- bu yazıyı yazmayı hiç istemedim. İçimi dökecek, canımı yakanların canını yakacak, üzenleri üzecek, eleştirecek, yıkıp dökecek o kadar çok neden var ki…Eee ya sonra? Belki birileri, “Helal olsun”, birileri “Yürü git”, birileri de “Saçmalamış” diyecek. Olsun varsın desinler, ben yine de yazayım. Tahmin edeceğiniz üzere beni bu hale sokan, açmaza, endişeye, yılgınlığa iten Gençlerbirliği oldu. Asırlık kulüp nasıl oluyor da bu hallere düşüyor, oynuyor ama yeniliyor. Geçen yıl Ankaragücü’nü Süper Lig’e çıkaran Mustafa Dalcı takımın başına getirildi, takım tamamen yenilendi, önceki döneme göre daha dişli, yetenekli ve tecrübeli oyuncular geldi. Sonuç? Deprem sonrası Lig’den çekilen takımlardan gelen 6 puana sevinir olduk. Gençlerbirliği geçtiğimiz günlerde Lig lideri Samsunspor’u sahada oldukça zorladı, Keçiörengücü maçında 10 kişi kaldı beraberliği yakaladı, Manisa maçında da attığı golden sonra yakaladığı fırsatları değerlendirse ilk yarı maçı bitirebilirdi. Taraftarlar galibiyete, takım puanlara hasret oldu. İyi de böyle nereye kadar gidecek? Cevabını da biliyoruz ama söylemeye dilimiz varmıyor. Takımın maçlarını sahadan veya TV’den izliyorum, umutlanıyor, tamam bu iş diyorum ama maç sonu sahadan boynu bükük ayrılıyoruz ve kaçan puanlara üzülüyoruz. Her maç sonucu Hoca’nın, “ Maçın hakkı bu değildi”, “Çok iyi oynadık ama yenildik”, “Haftalardır iyi oynuyoruz” açıklamaları da artık kabak tadı veriyor. Gelelim, Manisa FK maçına. Dalcı hoca ilk 11’e Enes’i almış. İyi de yapmış. Ama Enes ne yapıyor daha 24.dakikada orta sahada kaybettiği topu alan rakibine faul yapıyor ve sarı kartı yiyor. Ne gereği vardı bu faulün. Orta sahadasın, rakip oyuncunun tehlike yaratacak durumu yok. Sonrasında ikinci sarı kart korkusundan oyundan düşüyorsun. Olacak iş değil. Kaleci Nurullah’da bu maçta ciddiyetsiz bir oyun sergilerken güven veren duruşundan hayli uzaktı. Böyle oynarsan kapattığın köşeden golü yersin ve mağlubiyette en büyük payı alırsın. Bu arada Dalcı hocanın ikinci yarı oyuna giren Erkan’ı son anlarda oyundan almasını da anlamadım. Bunu oyuna müdahale, beraberliği yakalamak gibi gerekçelere dayandırmak ne derece doğrudur onu da bilemedim. 20-30 dakika sonra dışarı alacağın oyuncuyu neden oyuna alırsın?