Alican Uludağ
Polis Şeyda Yılmaz’ı şehit eden Yunus Emre Geçer’in 19 suç kaydına rağmen dışarıda olması, Semih Çelik adlı kişinin iki kadını İstanbul’un orta yerinde katletmesi, Türkiye’de artan şiddet olaylarına karşın ceza adalet sistemindeki çürümüşlüğü bir kez daha ortaya koydu.
Şimdi iktidar, toplumdaki cezasızlık algısını ortadan kaldırmak için sözde yeni girişimlerde bulunacağını söyledi. Sanki, son 4 yılda iki infaz indirim paketiyle cezaevindekileri dışarı çıkartanlar kendisi değilmiş gibi.
Bu tartışmalar sürerken, cezasızlık algısını destekleyen bir gelişme Ankara’da yaşandı.
Konu ne mi?
Kalegaz Petrolleri Anonim Şirketleri'nin sahibi olan Ömer Faruk Ilıcan, 21 Mart 2018 tarihinde Çankaya'daki evinin önünde biri eski korucubaşı olmak üzere iki tetikçi tarafından vurularak öldürüldü.
Ankara'da "Kadoil cinayeti" olarak bilinen olayın arkasında, Kadooğlu ailesinin bireyleri çıktı. Dönemin Kadooğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu cinayeti azmettirmekle suçlandı. Cinayet nedeni olarak ise Kadooğlu Holding’e borcu olan Ilıcan’ın anlaşmak için gittiği Gaziantep’te babaları Cemal Kadooğlu’na saygısızlık yaparak senetleri yırtıp yüzüne atması gösterildi.
Ömer Faruk Ilıcan
O dönem polisin Kadooğlu ailesi bireylerine operasyon yapacağı bilgisi, içerideki köstebekler tarafından Tarkan Kadooğlu’na sızdırıldı. Bu sayede Kadooğlu kaçtı.
Cinayet soruşturması sürerken, dosyada şüpheli olan Kadooğlu aile bireylerini kurtarma harekatı başlatıldı. Önce Cemal Kadooğlu, AKP milletvekili aracılığıyla dönemin Adalet Bakanı ile ardından dönemin Ankara Başsavcısı Yüksel Kocaman ile görüştü. Ankara Adliyesi koridorlarında o dönem dolaşan rüşvet iddiaları neredeyse çayçılar arasında dahi konuşulur oldu.
Tarkan Kadooğlu
İddiaya göre, bir bankanın genel müdür yardımcısı, yanında getirdiği korsan iddianameye karşılık dönemin Ankara Başsavcısı’nın makam odasında soruşturma savcısına 260 bin dolar rüşvet teklif etti. İddiaya göre o savcı, para dolu çantayı almadı. Korsan iddianamede ise olay, basit bir alacak verecek meselesi olarak gösteriliyor ve Kadooğlu soy isimli şüpheliler yer almıyordu. Aslında sanık tarafın dışarıda yazdırdığı korsan iddianame, savcılara verilerek altına imza atılması isteniyordu. Ancak konunun o dönem basına yansıması üzerine rüşvet pazarlığı tutmadı.
Ancak o iddialarla ilgili Hakimler ve Savcılar Kurulu, olayın tüm ayrıntılarını bilmesine karşın soruşturma yapmak istemedi.
Savcılık, arasında Tarkan Kadooğlu'nun bulunduğu 9 şüpheli hakkında dava açtı. Dava sürecinde firari olan Tarkan Kadooğlu, mahkemenin verdiği tutuklanmama güvencesi üzerine İzmir'e gelerek SEGBİS üzerinden Ankara'daki mahkemeye bağlandı ve kısa bir savunma yaptı, serbest bırakıldı. Kadooğlu, ceza çıkan karar duruşmasına ise gelmeyerek yeniden kaçtı
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Ekim 2019'da bitirdiği yargılama sonucunda halen firari olan Tarkan Kadooğlu'na "tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme" suçundan müebbet hapis cezası verdi. Tetikçileri olay yerine götüren ve orada bekleyen kuzeni Abdulbaki Kadooğlu ile şirket çalışanı Mehmet Ali Bülbül, "tasarlayarak kasten insan öldürme" suçuna iştirakten müebbet hapis cezası aldı. Cinayetin tetikçilerinden eski korucu Şemsettin Özden, ağırlaştırılmış müebbet, diğer tetikçi Abdurrahman Doğala ise müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Kadooğlu ailesinden Şansser Kadooğlu ise cinayete yardımdan beraat etti.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi önce bu kararı 2022’de onadı.
Kesinleşen cezaya karşın, sanık tarafı cezaları bozmak için yeniden girişimlerde bulunmaya başladı. 2023 yılında Yargıtay’da bir iş insanı, kulis yapmaya başladı. Bu girişimler sonucunda Yargıtay Başsavcılığı, kararı kanun yararına bozma talebiyle Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşıdı. Adı bilinen o iş insanının, dönemin üst düzey bir Yargıtay yöneticisiyle irtibatını ise bilmeyen yok.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da Kadooğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Kadooğlu'nun yeğeni olan sanık Abdulbaki Kadooğlu ile şirket çalışanı Mehmet Ali Bülbül’ün suçunun tasarlayarak kasten öldürme değil, "cinayete yardım" olduğu iddiasıyla kararı bozdu. Böylece cezaevindeki tek Kadooğlu soyisimli sanığı kurtarma planı işlemeye devam etti. Bu girişimde, Cemal Kadooğlu’nun kardeşinin, aileye gösterdiği “Oğlumun başını yaktınız” tepkisinin de etkili olduğu konuşuluyor. Çünkü Cemal Kadooğlu’nun Tarkan Kadooğlu dışındaki herkes bu davadan kurtarılırken, olan iş insanı Adnan Kadooğlu’nun oğlu Abdulbaki Kadooğlu’na patladı. Bu nedenle Yargıtay’a yapılan kulislerin tek amacı da yeğen Abdulbaki’yi kurtarmaktı.
Ömer Faruk Ilıcan cinayeti davası, iki sanık yönünden dün Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yeniden görüldü. 37 yaşındaki Abdulbaki Kadooğlu, savunmasında “Ben bu olayla ilgili uzaktan yakından herhangi bir alakam yoktur. Haksız yere ceza aldım. 6,5 yıldır tutukluyum tahliyemi talep ediyorum” dedi.
Mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak Abdulbaki Kadooğlu ile diğer sanık Mehmet Ali Bülbül’ün müebbet hapis cezalarını kaldırarak, cinayete yardım suçundan 19’ar yıl hapis cezasına çarptırdı. Her iki sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Bu kararla birlikte Abdulbaki Kadooğlu’nun aldığı cezanın yatarı 12 yıl 6 ay oldu.
Zaten Kadooğlu, 6,5 yıldır cezaevinde. Bir yıl denetimli serbestlik süresi de düşülürse, bir cinayet sanığı olan Abdulbaki Kadooğlu, 5 yıl 6 ay sonra 43 yaşında aramızda dönecek ve hayatına kaldığı yerden devam edecek.
Bir insanın öldürülmesinde aktif rol oynayan, iki çocuğu babasız bırakan bir sanık, yargıda oynanan türlü oyunlar sonucunda kurtarılıyor.
Şimdi sırada ne mi var?
Tabii ki Tarkan Kadooğlu’nu kurtarmak.