Murat Gürgen
2002 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Zeynep Sönmez, sert zeminde düzenlenen organizasyonun ilk turunda Arjantinli raket Maria Lourdes Carle’ı, ikinci turunda Fransız Elsa Jacquemot’yu eledi. Çeyrek finaldeki rakibi ise ev sahibi Meksika’nın temsilcisi, turnuvanın 1 numaralı seri başı Renata Zarazua’ydı. Bu zorlu müsabakayı 2-1 kazanması, gelmekte olan zaferin ilk ve en önemli işaretiydi aslında.
Turnuva boyunca rakipler de yağmur da durduramadı genç yıldızı. İlk turdaki maçı iki gün sürdü, yarı final maçı bir gün ertelendi. Final maçına ise yarı finalden birkaç saat sonra, teri bile soğumadan çıktı. Yarı finalde Rus Alina Korneeva'yı, finalde ABD’li Ann Li'yi set vermeden yenen Zeynep Sönmez, dünya klasmanında 36 basamak birden atlayıp 91 numaraya yükseldi.
“15 yıldır bu an için mücadele ediyorum. Bu, benim en büyük rüyamdı” diyen Zeynep Sönmez için esas büyük yolculuk şimdi başlıyor. Son bir yılda dört Grand Slam turnuvasında mücadele eden sporcumuz, Wimbledon, Avusturya ve ABD Açık turnuvalarına son turda elenerek veda etmiş, Fransa Roland Garros’ta ise ana tabloya kalmayı başarmıştı. 22 yaşında sergilediği yüksek performans gelecek adına büyük umut vadediyor.
Ülkede spor anlayışımız o kadar tekdüze hale geldi ve getirildi ki futbol dışındaki branşları hep göz ardı ediyoruz. Misal, voleybolda kadın milli takımı ya da atletizm sırıkla atlamada Ersu Şaşma kazandıkları madalyalarla ilkleri başarıyorlar ama kamuoyu önünde taltif edilmeleri birkaç saat, bilemediniz birkaç gün sürüyor ve hemen ardından futbol gündemine geri dönüyoruz. Zeynep Sönmez gibi yeteneklerimiz ise çok daha fazlasını hak ediyor. Onları daha çok konuşmalı daha çok teşvik etmeliyiz ki başarılarına yenilerini ve daha büyüklerini eklesinler.