Mesleğe başlayalı daha birkaç ay olmuş… Türk-İş’e bağlı Basın-İş sendikasının Gündem adlı gazetesinde çalışıyorum.. Kadro filan yok açıktan maaş alıyorum. Telif gibi bir şey… Gazetenin bir sendika gazetesi olması nedeniyle hep Türk-İş’e bağlı sendikaların aktivitelerini izliyoruz..
Toplu sözleşme görüşmeleri, grevler, iş yeri önlerinde yapılan eylemler, protesto yürüyüşleri, sendika liderlerinin ziyaretleri…. Kısaca içimiz dışımız, sendika, işçi, grev, eylem dolu . Başka hiçbir şeye bakmıyoruz…
Yıl 1969 ... Atatürk’ün kurduğu ilk ajansımız olan Anadolu Ajansında Türk-İş’e bağlı Fikir-İş sendikası toplu sözleşme görüşmeleri yürütüyor… Ama aylar süren görüşmeler de bir sonuç alınamıyor. Aylardan Temmuz veya Ağustos AA’da grev başlıyor… Ben de sendika gazetesinde çalıştığımdan sabah erkenden ajansın önüne geliyor, eylemleri izliyorum.. MHP lideri Alpaslan Türkeş’ten, sanatçı Yıldıray Çınar’a kadar her gün birileri gelip işçilere destek veriyordu….
Böyle yoğun tempoda çalışırken, beni grev yerinde gören Cemiyet Başkanımız ve o günün Ulus Gazetesi yazı işleri müdürü Beyhan Cenkçi, çektiğim fotoğraflardan istedi… Çünkü o anda hiçbir gazetenin foto muhabiri grev yerinde değildi…
Beyhan Başkanın isteği üzerine hemen Necatibey Caddesinde bulunan gazeteye geldim ve fotoğrafları ikişer adet tap ettim. Bir takımını gazeteye bıraktım, diğer akımını yanıma alarak Ulus’a gittim..
Ulus gazetesine girip fotoğrafları Beyhan abiye verdiğimde bana “ Niye sen getirdin.. Bir taksiye verseydin ada getirirdi…Yorulmana gerek yoktu” dedi…
Gazetecilikte acemilik dönemimde yaptığım bu hareket , Beyhan abinin uyarısı ile kulağıma küpe oldu…Her sorunun olay yerini terk etmeden bir çözümünün bulunacağını o gün anladım… Bu olaydan kısa süre sonra da Beyhan abimin desteğiyle, kadrolu olarak Rüzgarlı Sokak’ta gazeteciliğe başladım…
Bende derin ve anlamlı izler bırakan ağabeyim, ustam, başkanım, yattığın yer incitmesin , devrin daim olsun...