Genel

Başkentin kimliği “Cumhuriyet’in Ankara’sı” paneliyle yeniden keşfedildi

Tanpınar'ın mirası Beş Şehir’den uyarlanan Ankara belgeseli ve paneli Gençlik Parkı'nda izleyiciyle buluştu

Abone Ol

CEMRE POLAT7ANKARA- Cumhuriyetin ve Ankara'nın Başkent oluşunun 100’üncü, Tanpınar’ın vefatının 62’nci yılında yönetmenliğini Alper Kaya ve Gökçin Dokumacı’nın yaptığı, yapımcılığını Oğuz Sinan Dişli ile Alper Kaya’nın üstlendiği Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ölümsüz eseri Beş Şehir kitabından uyarlanan “Beş Şehir: Ankara” belgesel gösterimi ve panel etkinliği, Gençlik Parkı Tiyatro Salonu’nda yapıldı.
Tanpınar karakterini Hüseyin Avni Danyal, Hacı Bayram Veli karakterini Turgay Tanülkü, Evliya Çelebi karakterini Reha Özcan ve Akşemseddin karakterini Mehmet Ali Nuroğlu’nun canlandırdığı 5 perdeden oluşan 45 dakikalık belgesel gösterimi öncesinde Prof. Dr. Savaş Zafer Şahin, Prof. Dr. İbrahim Şahin ile Yapımcı, Yönetmen Alper Kaya konuşmalarıyla etkinliğe katkı verdi.
Programın açış konuşmasını yapan Prof. Dr. Savaş Zafer Şahin, Tanpınar'ın beş şehri seçerken estetik ve kültürel açıdan nasıl bir bakış açısı benimsediğini vurgulayarak Ankara'nın Tanpınar'ın eserindeki yerine dikkat çekti. Ankara'nın özellikle fikirler dünyasının merkezi olduğunu vurgulayan Şahin, “Tanpınar, farklı tarihsel, kültürel, mekânsal katmanların özgün kesişimlerini çok iyi bir şekilde tespit etmiş. Ben de bugün Anadolu'dan beş şehir seçecek olsam mutlaka bu beş şehir olurdu” diye konuştu.
SAVAŞ ZAFER ŞAHİN: BELGESEL, ANKARA'NIN KİMLİĞİNİN NASIL KURULDUĞUNU YENİDEN ANLATIYOR
Belgeselin Ankara’nın kimliğini gözler önüne serdiğini söyleyen Şahin, kent ve şehir kavramlarına dair fikirlerini paylaştı. İki kavramın farklarını açıklayan Şahin, “Ankara'ya ‘gri şehir’ diyoruz çünkü Ankara, duygular dünyasının kenti. Her kent bize bir duygu vadediyor. Ankara fikirler dünyasının kenti. ‘Ankara’ dediğimizde biraz düşününce Ahi kelimesini hatırlamamız boşuna değil. 
Tanpınar, Ankara’da çok uzun süre kalmadı, görev icabı burada bulundu ama Ankara'ya geldiği zaman kimlik unsurlarına şahit oldu. Beş Şehir belgeselinde başkent Ankara'nın kimliğinin nasıl kurulduğu hikayesini bize yeniden sundular. Belgeseli izledikten sonra kent bilimciler olarak Ahmet Hamdi Tanpınar'ın mekâna olan bakışını aydınlatmak için bir şey yapmamız gerektiğini çok derinden hissettim.
Ankara, kendini arayan bir şehir ve arama süreci hiçbir zaman bitmeyecek. Kent bilimde çok tartıştığımız bir ikilem, kent ve şehir kavramları arasındaki ayrım. Kent, insanın maddi dünyada ilişkilerini, koşullarını yansıtan tarafıdır. Kent, gayrimenkul piyasasıdır, yatırımlardır, politikalardır. Şehir ise sorunlarımızı çözmek için ürettiğimiz düşünce dünyası ve bunun mekânsal yansımasıdır. Şehir dediğimiz şey insanın ömrüne sığmayacak bir derinliğe sahip” diye konuştu. 
İBRAHİM ŞAHİN: BEŞ ŞEHİR’DE İZLEDİĞİMİZ ŞEY, TÜRKLERİN EVRENSEL OLANA KATKIDA BULUNMALARIDIR
Ardından söz alan Prof. Dr. İbrahim Şahin ise, Tanpınar'ın eserinin Türk ruhunu yansıttığını ve Türk kültürünün evrensel bir değer olarak sunulmasına katkı sağladığını ifade etti. Şahin, “Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir’de Türk ruhunu arar. Bu ruh, Alman romantizminin 1820’lerde sözünü ettiği ruhtur. Her milletin bir ruhu vardır. Bu ruh milletin dilinde ve güzel sanatlarında görülür.  Beş Şehir bu malzeme ile doludur. Bunun için Beş Şehir’de izlediğimiz şey, Türklerin evrensel olana kendi kimlikleriyle katkıda bulunmalarıdır” sözlerini aktardı. 
ALPER KAYA: BELGESELİN GÖRÜNTÜ SORUMLULUĞU BİZDE, METİN SORUMLULUĞU TANPINAR’DADIR
Yapımcı ve Yönetmen Alper Kaya ise konuşmasında Ankara'nın insan hikayeleri ve zenginlikleri üzerine vurgu yaparak, belgeselin yapım sürecini ve Tanpınar'ın eserine olan bağlılıklarını anlattı. Kaya, Tanpınar'ın eserine olan saygıyı koruyarak, belgeselin sadece görüntüsel olarak etkileyici olmasına odaklandıklarını belirtti. Yönetmen, “Ankara'da film çekmek zor zanaat, mücadele gerekiyor. Ben de 20 yıldır bu mücadeleyi veriyorum. Herkesin kıyasladığı gibi İstanbul'un boğazı var, İzmir'in kordonu var, Antalya'nın denizi var ama Ankara'nın insanı var. Ankara'nın insan hikayeleri var, insan dertleri var. Ankara'nın anlatmak istediği hikayeler var. Burada güzel dostlar var.
Sinema tarafından baktığımızda da bugüne kadar Ankara'da yapılan filmlerin hep insan hikayeleri üzerine kurulu olduğunu görüyoruz.  Çünkü anlatılacak hikâye çok. Ben de ‘Ankara ile ilgili bir film çekmek istiyorum’ dedim. Tanpınar’ın neredeyse 100 yıl önce anlattığı yerleri bugün gezdiğimizde ne kadar objektif yaklaştığını hissettik, olanı yazdığını gördük. 
Metnin birebir orijinalini korumak istedik çünkü Tanpınar’a her bir müdahalenin hadsizlik olacağını düşündük. Tamamen görüntü tarafında yorumsal olarak kalmak istedik. Belgeselin tüm görüntü sorumluluğu bizde, tüm metin sorumluluğu Tanpınar’dadır” dedi.