Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği (AB) finansmanıyla yürütülen Demokrasi için Medya, Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında gerçekleştirilen Basın Evi söyleşilerinin bu haftaki konusu Sansür Yasası oldu. “Sansür Yasası ne getiriyor” başlıklı söyleşide, Basın Konseyi, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Parlamento Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin başkan ve yöneticileri yasaya karşı verilen mücadeleyi değerlendirerek yasayla birlikte hayatımızda nelerin değişeceğini anlattı, gazetecilerin örgütlenme ve iş birliği içerisinde bulunmasının gerekliliğine vurgu yapıldı
[caption id="attachment_254422" align="alignnone" width="700"] Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi Nursun Erel, Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı ve Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı Kemal Aktaş[/caption] DİCLE KAVAK EKMEKCİ/ANKARA - Gazeteciler Cemiyetince AB desteğiyle yürütülen Demokrasi için Medya, Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında “Sansür Yasası ne getiriyor” başlıklı söyleşi gerçekleşti. Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı Kemal Aktaş, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nden Macit Sefiloğlu, dezenformasyonu önleme gerekçesiyle getirilen yasayı meslek örgütleri açısından yorumladı. Moderatörlüğünü Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi deneyimli gazeteci Nursun Erel’in üstlendiği söyleşide, sansür yasasıyla beraber gazetecilik mesleğinin yanı sıra anayasal haber alma hakkının da nasıl etkileneceği değerlendirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) söz konusu düzenlemeye ilişkin yaşananlar, meslek örgütlerinin tepkileri ve yakın gelecekteki olası sonuçlar ele alındı. Toplantı boyunca katılımcılar gazeteciler arasındaki örgütlenmeye ve meslek örgütleri arasındaki iş birliğine vurgu yapıldı. Moderator Erel, sansür yasasıyla beraber mümkün olduğu kadar bilginin kamuoyuna ulaşmasının engellemeye çalışılacağını belirterek, “Biz gazetecilerin görevi buna karşı mücadele etmek olacak. Bilgi akışı engellenmeye çalışılsa da, Gazeteciler Cemiyeti tarafından yürütülen Özgürlük için basın projesinin aylık raporlarıyla tarihe not düşülüyor” dedi. Erel, yeni yasanın beraberinde getireceği kısıtlamaları ve süreci paylaşması için sözü Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı Kemal Aktaş’a verdi. Aktaş, dijital mecralarda teknoloji devlerinin ve sosyal ağ sahiplerinin sosyal medyayı idare etmesinden bahsederek, bu konunun dünyada da güncel olduğunu fakat henüz mevzuat oluşturulmadığını söyledi. Aktaş konuşmasında, “Avrupa Birliği (AB) en az iki yıllık bir çalışma sonucunda tasarı hazırladı. Hazırlanan tasarı tamamen kişisel verilerin ve insanların kişilik haklarının korunması ile ilgili. Yani AB tarafından hazırlanan ve 2023 yılında yürürlüğe girmesi beklenen yasa, çevrim içi yapılarda dijital mecralar ve ağ sağlayıcılar karşısında bireylerin korunmasına yönelik” dedi. Aktaş konuşmasında, Dezenformasyon yasası adıyla yürürlüğe konulacak olan yasanın gelişim sürecini de aktararak son ana kadar müzakere süreçleri devam ederken bugün farklı bir Türkiye’ye uyanıldığını söyledi. Aktaş devamla, “Bu nokta meslek örgütleri olarak neler yaptık onlardan bahsedeyim. Teklifin geliş tarihi belliydi. Maddeleri ve detayları gördükten sonra özellikle 29. Maddeyi okuyunca kendi içimizde örgütlenerek 40 maddeye yönelik ayrı ayrı eleştirilerimizi ve önerilerimizi yazdık. Gidip parlamentoda iktidar ve muhalefet gruplarıyla bağlantı kurarak hazırladığımız dosyaları kendileriyle paylaştık” dedi. Maddelere dikkatli bakıldığında son derece muğlak, sonu başı belli olmayan ifadelerin yer aldığını belirten Aktaş, “Yasada yer alan ifadeler üzerinden kesinlikle kimseyi yargılayamazsınız çünkü son derece belirsiz ifadeler kullanılmış. Örneğin yasada, halk arasında endişe korku veya paniğe neden olacak paylaşımlar deniliyor, neye göre endişe neye göre korku neye göre panik bunların gerekçeleri yok. Kamu düzeni, genel sağlık, iç ve dış güvenlik bunların ucu bucağı olmayan çok geniş yoruma açık konular”. Bu yasa düzenlenirken basın meslek örgütlerinden hiçbir destek alınmadığını da vurgulayan Aktaş, “Apar topar biz kendimizi komisyonlarına davet ettirdik, önce ana komisyon dediğimiz Dijital Mecralar Komisyonu’na, ki başkanı Hüseyin Yayman da eski bir gazetecidir. Orada 40 madde ile ilgili görüşlerimizi meclis tutanaklarına geçecek şekilde ilettik. Daha sonra Adalet Komisyonu’nu da zorladık. Gazeteciler Başkanı Nazmi Bilgin ve Basın Konseyi'nden üyeler, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin temsilcileri ve federasyon üyeleriyle buraya da katıldık ve yine fikirlerimizi beyan ettik” diye konuştu. [caption id="attachment_254427" align="alignnone" width="700"] Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç[/caption] “Türenç: Gazetecilik köşeye sıkıştırılmış durumda” Gazeteciliğin köşeye sıkıştırıldığını söyleyerek konuşmasına başlayan Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, “Bu yasadan cezalar çıkıyor, hapis çıkıyor, para cezası çıkıyor, otokontrol, oto sansür, sansür çıkıyor. Özetle gazetecilik köşeye sıkıştırılmış vaziyette. Bu durum, iktidarın işine gelmeyen yayınları kesmesi, para cezası vermesi, gazetecinin susması, kalemini oynatmaması, her şeye boyun eğmesi demek. Bundan sonrasında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tam kontrolü gelecek. Haberin serbest dolaşımı, düşünce özgürlüğü fikri kaybolacak” dedi. Yasanın Resmi Gazete’de çıktıktan sonra hayatımızda neler getireceğinin sürpriz olmayacağını söyleyen Türenç, “Gazetecilik sensör, korkutma, yıldırma kulvarında yapılmaya çalışılacak yani yapılamayacak. Peki ne yapacağız? Gazeteciler olarak hep beraber el ele verip bundan sonraki eylemin ne olacağına karar vermek zorundayız. Meclis içinde de tabii ki muhalefet partilerinden çok şey bekliyoruz, halkın haber alma özgürlüğünü savunacak olan koruyacak olan oradaki muhalefet milletvekilleridir” açıklamasında bulundu. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Macit Sefiloğlu, sansür yasası teklifi ilk ortaya konulduğundan itibaren Yönetim Kurulu Başkanı Dilek Gappi ile birlikte topyekûn olarak bir mücadele süreci başlattıklarını belirtti. Sefiloğlu, “Bu yasadan önce de ağır bir sansür vardı zaten. Ama bu yasada birkaç madde var ki, bunların özellikle önümüze gelecek seçimle ilgili önlem almaya yönelik olduğu tartışılıyor. Dolayısıyla bundan sonra meslek örgütlerinin gerçekten çok ciddi bir mücadelesi gerekiyor” dedi. Sefiloğlu konuşmasının devamında, “Bir iktidar, basın meslek örgütlerinin tamamını dinlemeden nasıl bir yasa çıkarabiliyor anlaşılabilir bir tutum değil” diye konuştu. [caption id="attachment_254425" align="alignnone" width="700"] Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş[/caption] “Gazetecilerin bir arada durması gerekiyor” Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş, sansür yasasının hazırlanma ve yürürlüğe girme sürecinden bahsederek, gazeteciler olarak Haziran ayındaki örgütlenmeyi Ekim ayında devam ettiremediklerini paylaştı. Durmuş, Basın İlan Kurumu’nun bu yasanın çıkması için olağanüstü bir çaba sarf ettiğini vurgulayarak, “Bizim hayatımızı derinden etkileyecek olan sadece 29. Madde değil. Yasalaşan kanunun içerisine baktığımızda, gazetecilik faaliyetini etkileyen birçok madde daha var. Tüm bunlara baktığımızda bir kere biz şunu gördük, bizi derinden etkileyecek bir kanun geldiğinde bile biz meslek örgütleri olarak yeteri kadar bir arada duramıyoruz. Bu önümüzdeki dönemde değişmesi gereken, değişmezse bu mesleğin yapılamaz hale gelmesine neden olacak bir sorun. Meslek örgütlerinin ve gazetecilerin bir arada durması gerekiyor” açıklamasında bulundu. Gazeteciler iletişimin merkezinde olsa da, yaşanılan sorunları kamuoyuna ve meslektaşlarına duyurma konusunda yetersiz olduğunu söyledi ve yasayı bilmeyenlerin olduğunu vurguladı. Durmuş, bu yasanın halkın haber alma hakkına da engel olacağını belirterek, “Biz gazetecilerle ilgili olan her düzenleme ve her kanun aslında toplumun geneliyle ilgili. Çünkü bizim yaptığımız iş topluma doğru bilgiyi aktarabilmek, dolayısıyla bize yönelik bir saldırı olduğunda aslında toplumun haber alma hakkına yönelik bir saldırı olduğu bilinciyle hem basın meslek örgütlerinin hem de halkın bu süreçlerin içerisine katılması gerekiyordu” dedi. Kanlı, “Dezenformasyon komitesine karşı hakikat komitesi kurulabilir” Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı da konuşmasında örgütlenme ve meslek örgütleri arasındaki iş birliğine vurgu yaparak, “Yeni bir basın yasasında neler olmalı çalışmamızda yasal zeminiyle her şeyi açıkladık. Şuan geldiğimiz noktada örgütlenme sorununu çözerek bunu yeniden denememiz gerekiyor. Burada gazetecilik mesleğinin tümünün çıkarları söz konusu. Bu yüzden iş birliği yapılması şart. Beraber çalışma yaparak yeni bir basın yasası yazmalıyız. Torba yasalarla değil, tüm basın örgütlerinin iş birliği içinde geniş kapsamlı bir yasa hazırlaması gerekiyor. Bu noktada Dezenformasyon Komitesine karşı geniş bir zemine dayanan ortak çalışma ile Hakikat Komitesi kurulabilir. Mesleğin konularına yoğunlaşmalıyız. Habercilik günümüzde yandaşlık ve karşıtlık olarak yapılıyor. Haberciliği sıfatlardan arındırarak gerçeğin konuşulması gerekiyor. Bunun için de yine meslek büyükleri öncü olmalı” açıklamasında bulundu. Önümüzdeki süreçte gazetecileri ve vatandaşları neler bekliyor? Moderatör, deneyimli gazeteci Nursun Erel, katılımcılara sansür yasası Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra nelere olacak sorusunu yöneltti. İlk sözü alan Kemal Aktaş, CHP'nin hazırlıklarını devam ettirdiğini söyleyerek yasa Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra Anayasa Mahkemesi’ne başvurulacağını belirtti. Yasanın Anayasanın 7, 14, 104 gibi maddelerine aykırı olduğunu belirten Aktaş, “Zemin hazır. Önümüzdeki haftadan sonra Anayasa Mahkemesi’ne sunulacak fakat Anayasa Mahkemesi konuyu acil olarak gündemine alır mı bunu bilmiyoruz. Çünkü bu, seçimler öncesinde manevra olarak görülen bir düzenleme. Bundan sonra gazeteciler olarak omuz omuza dayanışma ile örgütlü çalışmalar yapmalıyız. Bu süreç bize toparlanma fırsatı verecektir” dedi. Aktaş konuşmasında, İletişim Başkanlığı’nın proaktif olarak hareket ettiğini ve günlük bülten yayınladıklarını söyledi. “İktidar yalan habere karşı düzenleme mücadelesi diyor. Dezenformasyon diyerek insanların yabancı olduğu bir kavram üzerinden tartışılıyor. Bu noktada biz gazetecilerin de haftalık değerlendirme toplantıları yapmasını öneriyorum. Sırf bu konuya bakacak bir hukuk birliği de kurulabilir.” Pınar Türenç ise, basın kartlarının verilmesi konusunda da kaygı duyduğunu söyleyerek, bu konuda da acilen değerlendirmelerin ve gerekliliklerin yapılmasını önerdi. Türenç “İnternet yasası denilen bölümde eğer bu yasa uygulanacaksa kitlesel cezalar gelecek. Kitlesel cezalar için ne yapılacak, bunun da hukukçularla işbirliği içerisinde tartışılması gerekir. İkinci konu, sansür yasasıyla yerel medyanın köşeye sıkışma durumu. İlan ve reklam cezaları artacak. Anadolu'nun habere ulaşma şansı azalacak. Özellikle bu noktada bilgilenme oranları zaten düşük. Bu yasayı madde madde hazırlayarak anlaşılır şekilde vererek kitlesel cezaların önüne geçmek için Anadolu medyasını önden uyarmak gerekiyor. Basın konseyi olarak her göreve hazırız” dedi. Erel, yakın dönemde pek çok mağduriyetin yaşanacağını belirterek bu süreçte sendika olarak meslektaşlarımızın arkasında ne kadar durulacağını sordu. Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş ise, “Biz her zaman cezaya ve baskıya karşı mağdur olan tüm meslektaşlarımızın yanındayız. Çok güçlü bir hukuk birimimiz var. Bu konularda çok hızlı hareket edebiliyoruz. Bu yasa sadece gazeteciler açısından değil de vatandaş açısından da önemli. Sıradan vatandaş bir haberi paylaştığında tutuklanabilir. Bu da basın özgürlüğü değil ifade özgürlüğünü yok eden bir uygulama olacak. Meslek örgütleri ve sendikadan büyük beklenti var. Tek başına bir meslek örgütü bunun altından kalkamaz. Mutlaka birlikte hareket etmek gerekir” diye konuştu. [caption id="attachment_254426" align="alignnone" width="700"] İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Macit Sefiloğlu[/caption] Macit Sefiloğlu, cemiyet olarak güçlü bir özgürlükçü anlayışı temsil ettiklerini söyleyerek “Özgürlükler kenti olarak İzmir’de, kentin içinde bazı dinamikler açısından gazetecilerin tepkilerini yetersiz buluyoruz. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, İzmir Gazeteciler Cemiyeti bedel ödemek adına bile olsa bu yasaya çok ciddi bir karşıtlığın içinde. Fakat gerçekten bu konuda bütün basın örgütlerinin çok ciddi anlamda birlikteliğine ihtiyaç var” dedi. Basın Evi’nde gerçekleşen söyleşiye katılan Anayasa Mahkemesi eski başkanı Yekta Güngör Özden de konuyla ilgili görüşlerini paylaştı. Özden, “Yasanın dönmesi gerekir. Basına baskı aracı olarak getirilmek istenen kuralların karşısındayız. Basın ulusal egemenliğin sesidir. Basın üzerinde baskı olmamalıdır. Yapılmak istenen yasal düzenlemeler anayasal haklara da aykırıdır” açıklamasında bulundu.
Editör: Ahmet Ertüm