Çiftci: Esenyurt’a kayyım atayan zihniyet şimdi de gözünü belediye meclisine dikti Çiftci: Esenyurt’a kayyım atayan zihniyet şimdi de gözünü belediye meclisine dikti
Haber: Erva Gün 9. Köy Haber Merkezi tarafından gerçekleştirilen 9. Köy söyleşilerinde bu hafta Gazeteci Barçın Yinanç ve Kamuoyu Araştırmacısı/Ekonomist Can Selçuki konuk oldu. Gazeteciler Cemiyeti’nin Basın Evi’nde dün gerçekleşen söyleşide “Seçim Sonuçları ve Türkiye’ye Dışarıdan Bakış” konusu üzerine konuşuldu. Dünya kamuoyunda Türkiye’deki seçimler Gazeteci Barçin Yinanç, seçim sürecinde Avrupa’da ve dünya kamuoyunda Türkiye’deki seçimlerin dikkatle takip edildiğinden bahsetti.  Özellikle depremin bir kırılma noktası oluşturduğuna değinen Yinanç, “Avrupalılar kendi kartezyen düşünceleri ile ‘Depremde bu kadar sıkıntı yaşandığına göre herhalde iktidar cezalandırılır’ diye düşündüler. Yine ekonomide çok ciddi sarsıntıların kendisini hissettirmesiyle mevcut hükümetin cezalandırılabileceğini düşünüldü. O nedenle son viraja girildiğinde benim hem yurtdışında temas içinde olduklarım hem de yabancı basından giderek artan bir ilgiyle ‘acaba hakikaten Erdoğan kaybedebilir mi’ dediler” ifadelerini kullandı. “Erdoğan yenilirse diğer otokratlara da mesaj olacak” Seçimlerden sonra yapılan analizlere de değinen Yinanç, “Seçimden sonra nasıl ki biz içeride seçim sonuçlarını analiz ettiysek Erdoğan’ın yenilmezliği üzerinden de analizler yapılmaya başlandı. Analizler ‘Nasıl oluyor da Erdoğan bu kadar yenilmez olabiliyor’ şeklinde yapıldı” dedi. Bu analizlerin neden önemli olduğunu da açıklayan Yinanç, “Seçimlerden önce herkes şunu söylüyordu; Erdoğan’ın yenilmesi dünyanın diğer yerlerindeki otokratlara da bir mesaj olacak ve onların da titremelerini sağlayacak. Şundan çok eminim ki dünyadaki diğer anti-demokratik liderler Türkiye örneğini masaya yatırıp ciddi ciddi izleyip Erdoğan’ın kendisi açısından başarısı neyse kendi ülkelerinde de uygulayabilmek için onu analiz edip, kendilerine nasıl uygularlar ona bakmaya çalışacaklardır” sözlerini söyledi. "Seçmen aşırı sağa oy verdiğini söylemez" Aşırı sağa kaymış bir parlamento aritmetiği olduğuna değinen Yinanç, "Okuğum birkaç makalede Seçimlerden sonra biraz sürpriz faktörler çıktığından bahsediyor. Mesela MHP’nin bu kadar oy almasını beklemiyorduk. İşte HÜDAPAR’ın oy alması,  Yeniden Refah Partisi'nin lideri ‘aşı olursanız kuyruğunuz çıkar’ diyor ve insanlar buna oy veriyor" dedi. Yinanç dünya genelinde seçmen davranışlarında var olan bazı trendlere de değinerek, "Yine bir başka makalede dünya genelinde olan şöyle bir trendden bahsediyor; genelde seçmen aşırı sağa verdiğini söylemek istemiyor. O nedenle kamuoyu yoklamalarında yurtdışında da zaman zaman bu sapmalar olabiliyor. Çünkü bir şekilde oy vermek istiyor ama bir taraftan da o aşırı sağ partiyi de söylemeye de utanıyor" ifadelerini kullandı. “Anketler niye yanıldı?” Kamuoyu araştırmacısı ve ekonomist Can Selçuki konuşmasına “Anketler niye yanıldı?” diyerek başladı. Seçim sürecinde anketlerdeki yanılgının üç sebebi olduğunu belirten Selçuki, “Birincisi, anketlerin ölçemediği şeylerden biri de muhalefet seçmeni iktidar seçmenine göre daha az sandığa gitmiş olması. Muhalefet seçmeninin katılım oranı yüzde 85 civarında iken iktidar seçmeninin yaklaşık yüzde 90’lık bir katılımı olduğunu gördük” dedi. “Anketler duygusal değişimi ölçemedi” İkinci sebep olarak duygusal değişimleri ölçemediklerini aktaran Selçuki, “Ankette seçmen bize bir şey söylüyor ama sandık başında başka bir davranış sergiliyor. Şimdi bu her seçimde olmuyor mu denilebilir ancak bu seçimi diğer seçimlerden ayıran bir şey vardı; son haftaya kadar seçimin davranışını temelden değiştirebilecek olaylar yaşandı” ifadelerini kullandı. Selçuki, seçime son bir hafta kala Ümit Özdağ, Sinan Oğan, Muharrem İnce gibi isimler üzerinden olayların geliştiğini belirtti. “Vatandaşlık alan sığınmacıların sayısı muğlak” Üçüncü sebep olarak ise seçimden sonra bilinmeyen vatandaşlık alan sığınmacılara dair çok yorumda bulunulduğunu söyleyen Selçuki, gayrimenkul edinerek vatandaşlık hakkı alanların sayısındaki muğlaklığın giderilmesi gerektiğini açıkladı. Selçuki, bu seçimlerde kent-kır ayrımının çok net bir şekilde göründüğüne değinerek bu durumun yeni bir şey olmadığını söyledi. Selçuki, kentlerdeve kırsal bölgelerdeki seçmenler hakkında, "Benim tespitim kırsal seçmen dediğimiz ve seçmenin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan kesimde ikinci turda Erdoğan’ın yüzde 65’ti, Kılıçdaroğlu’nun oy oranı ise yüzde 35’ti. Kent seçmeni dediğimiz seçmenin yüzde 80’ini oluşturan bölgelerde ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun oy oranı yüzde 51’di, Tayyip erdoğan’ın oy oranı yüzde 49’da kalmıştı" dedi. Ak Parti'nin coğrafi yer değişikliği yaşadığını belirten Selçuki, "Daha öncelerde şehirli bir parti olarak esas gücünü kentlerden alan bir parti olarak tanımlayabileceğimiz Ak Parti, 2015’te başlayan süreçte, daha sonra referandumda, 2019 yerel seçimlerinde bunu çok net gördük ki kırsal kesimlerde oy oranları yüksek" açıklamasında yaptı. Kır-kent ayrımını yaparken bunun şu an dünyada da bir trend olduğunu vurgulayan Selçuki, devamında şunları söyledi; "Genel olarak neoliberal ekonomik politikalarda kötüye giden küreselleşmenin yarattığı kimlik memnuniyetsizliği üzerinden açıklamak lazım. AKP’nin ve Cumhur İttifakı’nın temel söylemi vardı. Birincisi, aile kavramını korumak. Bunun üzerinden anti LGBTİ söylem üretti. İkincisi ise ordu-sanayi yani endüstriyel kompleksi üzerinden bir milli hikaye yaratmaya çalıştılar. Bir yandan uçak gemileri suya indiriliyor bir yandan TOGG dolanıyor ortalarda. Yaratılan bu milli kimlik kırsalda çok karşılık buldu. Zaten bu yüzde 65-35 ya da 51-49 dengesine baktığımız zaman zaten ana sonuç olan yüzde 52-48’e geliyoruz. Dolayısıyla evet Türkiye’nin kendine has nevi şahsına münhasır durumları var ama bu seçim sonuçlarında dünyada süre gelen bir trend de var."