Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında yeni çözüm sürecine ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulundu.
Barış için adım atma sorumluluğunun Cumhurbaşkanı Erdoğan'da olduğunu belirten Bakırhan, "Gelin, barış için sorumluluk alın ve sizden önceki cumhurbaşkanlarının olduğu sayfada değil, farklı bir sayfada yer alın. Çünkü bu sorun, 42 başbakan ve 13 cumhurbaşkanı gördü ve çözülmedi" dedi.
Öte yandan, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'na da seslenen Bakırhan, "Sayın Dervişoğlu ve onun gibi düşünenlere de seslenmek istiyorum; siyasi çıkar ve oy uğruna barış ihtimaline pusu kurmaktan vazgeçin" ifadelerini kullandı.
Bakırhan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Bu süreci zehirlemeye çalışan siyasi parti ve özneleri de var. Buradan son günlerde özellikle urgan ve inkar siyaseti yapan Sayın Dervişoğlu ve onun gibi düşünenlere de seslenmek istiyorum; siyasi çıkar ve oy uğruna barış ihtimaline pusu kurmaktan vazgeçin. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bu ülkede on binlerce insan barış istediği için yaşamını yitirdi. Bu ülkede yüz binlerce insan cezaevinde yatıyor. Bu ülke barışını sağlamadığı için ekonomisi battı. Bu ülke 3 trilyon dolarını Kürt anadilini konuşmasın diye harcadı. Şimdi buradan kalkıp barış ihtimalini varsa dahi buna pusu kurmak gerçekten anlaşılır bir durum değildir. Küçük hesapları herkes bir tarafa bıraksın, tarihin doğru tarafında yer alsın. Bu yüzyılı da ıskalarsak Kürt'ün mutlu olmadığı bir Türkiye'de kimse mutlu olmaz. Hep beraber mutlu olmaya, onurlu bir zeminde birlikte yaşamaya ihtiyacımız var. 3-5 oy gelip geçicidir. Kalıcı olan çocuklarımıza bırakacağımız onurlu bir barıştır. Çocuklarımızın en büyük güvencesi tapular, servetler değil, onurlu bir barıştır. Hepimizin güvencesi onurlu bir barıştır. Bu meseleyi anlamayan, anlayıp oy uğruna barışa pusu kuranlara çağrım, lütfen bu ülkeye yazık etmeyin, 85 milyona yazık etmeyin. Bu ülke ikinci yüzyılda barışını sağlasın ve siz de buna katkı sunun.
"Türkiye ve çevre ülkelerde 50 milyonu aşkın Kürt yaşıyor"
Bu, meseleyi inkar etmek siyaset değil. 'Kürt yok' deyince Kürt yok olmuyor. İpe un sermektir bu. Siyaset sorunları çözmeyecekse niye var? Bu Meclis çatısı altına insanlar bizleri sorunları konuşalım diye gönderdiler. Hamaset yapmamız için göndermediler. Bir diğerinin hakkını yememiz için bizi göndermediler. 50 milyonu aşkın Kürt yaşıyor Türkiye ve çevre ülkelerde. Bu 50 milyon Kürt'ü yok edemeyeceğinize göre siz nasıl çözeceğinizi söyleyin. Size göre Kürt sorununa çözümünüz nedir, buyurun paylaşın. Madem bu tartışmaları eleştiriyorsunuz, daha henüz bir süreç başlamamışken, tartışmalara böylesine üst perdeden urganlarla karşılık veriyorsunuz, 50 milyon Kürt'ün sorununu nasıl çözeceksiniz? 100 yıldır 'yok' dediniz yok olmadı, büyüyerek günümüze geldi. Türkiye'de siyaset daha sağduyuyla, samimiyetle bu meselenin çözümüne yönelik öneri ve programlarla öne çıkması gerekiyor.
"Sayın Öcalan üzerindeki tecridi bir an önce kaldırın"
Türkiye'de barış konuşuluyor. Barışın tartışıldığı bir süreçte 44 aydır avukatlarıyla ve ailesiyle görüştürülmeyen Sayın Öcalan, milletvekilimiz Ömer Öcalan'la bir görüşme yaptı. Her şeyden bağımsız, bu görüşme bile sadece Kürtlerde değil, Türkiye halklarında bir ciddi bir umut ortaya çıkarttı. Fakat bu görüşmeden gelen mesaj, tecridin devam ettiğiydi. O halde buradan bir kez daha hükümete seslenmek istiyorum. Sizin de barışın muhatabı olarak gördüğünüz Sayın Öcalan üzerindeki tecridi bir an önce kaldırın. Özgür çalışma ve müzakere yapma koşullarını sağlayın. Sayın Bahçeli söylemişti. Sayın Öcalan'ın dediklerini birebir okuyorum, 'Koşulları oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyaset zeminine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.' 'Varsanız, buyurun ben varım, hazırım. O irade, kudret, inanç, azim bende var' diyor. Bunu bizden iyi iktidar çok iyi biliyor. Tarihi bir fırsat, çağrı var; buyurun bunu değerlendirelim. Bu fırsattan Türkiye yararlansın. Biz de çatışma ve şiddetten müzakere ile hukuki ve siyasi zemine geçmesi için elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyacağımızı belirtmiştik. Biz de DEM Parti olarak bu sürece hazırız. Barış imkanını hayata geçirmenin tam zamanıdır. Gelin, Türk-Kürt ilişkilerinin üzerinden zorun rolünü kaldıralım, diyalogla ve müzakere ile tarafların dahil olduğu bu sorun çözmek için elimizi taşın altına koyalım. Sayın Öcalan güçlü bir irade ortaya koymuşken, KCK de bu sürece tam destek vermişken devlet aklı gerçekten tarihi Kürt-Türk barışına hazır mı, bir planı ve programı var mı bunu görmek istiyoruz. Kürt tarafı en üst düzeyden bütün kurum ve kuruluşlarıyla 'biz hazırız' dedi.
"Yumruklarımızı sıkmak için değil, müzakere ve diyalog için buradayız"
Sayın Cumhurbaşkanı bizden önce bir grup toplantısı yaptı. Biz de dikkatle izledik. Bugüne kadar herkes kendi düşüncelerini söyledi. Sayın Erdoğan'ın bu tartışmalarla ilgili ne düşündüğünü biz de merak ediyorduk. Sayın Erdoğan düşüncelerini ortaya koydu. Sayın Erdoğan'a sesleniyoruz: Tarihi bir sınavla yüz yüzesiniz. Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye barışı konusundaki sözlerinizi önemli buluyoruz DEM Parti olarak. Barış için adım atma sorumluluğu Cumhurbaşkanı olarak sizdedir. Bu sorumluluğu siz kullanabilirsiniz. Gelin, barış için sorumluluk alın ve sizden önceki cumhurbaşkanlarının olduğu sayfada değil, farklı bir sayfada yer alın. Çünkü bu sorun 42 başbakan ve 13 cumhurbaşkanı gördü ve çözülmedi. Bu sorunu çözmek sizin elinizdedir. Lütfen kimse bizim söylediğimizi, yazdığımızı çarpıtmasın. Ellerimiz müzakere için her zaman açık ve havadadır. Hiçbir dönem yumruklarımız sıkılı olmadı, olmayacak. Bize bir saldırı olursa yumruklarımızı biz de sıkarız ama biz yumruklarımızı sıkmak için Meclis çatısı altında değiliz, müzakere ve diyalog için buradayız. Elimiz her şeye rağmen müzakere için açık ve muhatabını beklemeye devam edecektir. Ama kimse bize rota çizmesin, kimse bize hakaret etmesin, kimse bizi tehdit etmesin. Rotası barış olanı tehditle barış rotasından zaten çeviremezsiniz. Sizin de onurlu bir barış yapma düşünceniz varsa biz dünden beridir onurlu barışı savunuyoruz, savunmaya devam edeceğiz."