Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, AKP İnsan Hakları Başkanlığı tarafından parti genel merkezinde düzenlenen, 'İnsan Hakları Eğitim Programı'na katıldı.
'Eğitim demokratikleşmesi ve fırsat eşitliği' başlığında konuşma yapan Tekin, AKP iktidarında en yüksek payın hep eğitime ayrıldığını dile getirerek şunları söyledi:
"AK Parti iktidarlarının tamamında genel bütçeden en yüksek pay sürekli olarak eğitime ayrıldı. 2002 yılında toplam sistemin içerisinde 540 bin öğretmenimiz var, 227 bin kişiyi de emekli olduğunu düşünüp düşersek 2002 yılı öncesinde atanmış 300 bin civarında öğretmenimiz olduğunu görürüz. Halihazırda bulunan 1 milyon 200 bin öğretmenimizin 800 bini AK Parti tarafından atanmış. Bu çok önemli bir gösterge. Toplam okul sayımız; 2002 yılında 43 bin okulumuz var, şu an 74 bin okulumuz var, derslik sayımız ise 751 bin. Fırsat eşitliği anlamında tabloyu göstermesi açısından ilginç bir veri var; 2002 yılında ilköğretimde ortalama olarak derslik başına 36 öğrenci düşüyordu. Bu yıl itibarıyla 23 öğrenci düşüyor. Öğretmen başına 28 öğrenci düşerken şimdi 16 öğrenci düşüyor."
"Azınlık mensubu vatandaşlarımız istediği eğitimi almakta özgür"
Tekin, 28 Şubat mağduru öğretmenlerinin tamamının öğretmenlik mesleğine geri döndüğünü ve okullardaki ibadet alanları sorunlarının çözüldüğünü söyleyerek, şöyle konuştu;
"Üzerinde yaşadığımız coğrafya bir imparatorluk bakiyesi ve 72 milletin yaşadığı bir alan. Şu an bu ülkenin vatandaşı olan azınlık mensubu herhangi bir vatandaşımız istediği türden eğitimi almakta özgürdür. Lozan Antlaşması'nda bu güvence altına alınmıştır. Ermeni, Musevi ve Rum okulları kendi müfredatlarını uygulama özgürlüğüne sahiplerdir. Birçok ülkede kendi okulumuzu açamazken kendi ülkemizde azınlıklarla ilgili her türlü özgürlükleri tanımış durumdayız"
Türkiye'nin hükümet sistemi dahil olmak üzere gelişebilmek için her alanda kendi sistemini üretmesi gerektiğini savunan Tekin, şunları söyledi;
"Türkiye, artık hükümet sistemi başta olmak üzere her konuda kendi modelini üretebilir, üretmek zorunda. OECD başta olmak üzere uluslararası eğitimle ilgili çalışan hangi yapılar varsa hepsinin temel parametrelerini aldık, üzerine de bizim toplumsal yapımızın ana referansları, toplumun eğitimden beklentilerini, çocuklarımızın değerlerimize sahip çıkan erdemli birer birey olarak yetişmesini istiyoruz. Biz de programlarımıza bunu yerleştirdik ve adını da, 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli' dedik. İnşallah 2024-2025 eğitim-öğretimi yılının başından itibaren her kademenin ilk sınıfında uygulamaya başlanacak"
"Dört dörtlük bir müfredat"
Türkiye'nin darbe ve vesayetle olan mücadelesiyle ilgili müfredat çalışması olup olmadığına ilişkin soru üzerine Bakan Tekin, şu değerlendirmelerde bulundu;
"Demokrasiye sahip çıkma bilincini çocuklarımıza vermek istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi'nde siyasetçiler karşı çıkıyorlar. Ben de çok doğal karşılıyorum. Çünkü ben mesela 27 Mayıs'a 'darbe' diyorum. Onlar ne diyorlar? 'Devrim' diyorlar. Hatta dönemin başbakanı yani darbeden sonra hükümeti kuran İsmet İnönü'nün başbakanlığı döneminde 'Ak Devrim' diye kitap basmış. Şimdi dolayısıyla onların parametreleriyle bizimkiler çok farklı, aynı şey laiklik için de geçerli. Mesela bizim programlarımıza eleştiri yöneltiyorlar. Diyorlar ki 'Laiklik ilkesiyle bağdaşmıyor.' Programlarımızın dini inanç ve ibadet hürriyetini garanti altına alması, insanların inançlarına saygı gösterilmesi anlamında bizim müfredatımız gerçekten dört dörtlük bir müfredattır. Fakat CHP'yle bağdaşması mümkün değil bunun. CHP'nin laiklikten anladığı şey ile bizim anladığımız şeyler farklı"