Haber Merkezi - 6 Şubat depremlerinin yıldönümünde Kahramanmaraş'ta konuşan Babacan, Erdoğan'ın yerel yönetim ve merkezi hükümet uyumu üzerine söylediği sözlere karşılık olarak, "Sayın Erdoğan, geçen gün Hatay'da ne demiş? 'Bakın, yerel yönetimle merkezi hükümet uyum içinde olmazsa işler yürümüyor. Hatay'da işler yürüyor mu?' demiş. Kendisi yarın Kahramanmaraş'a gidecek. Sorsun vatandaşlara, Kahramanmaraş'ta işler yürüyor mu? Kahramanmaraş'ta belediye ile hükümet aynı partiden değil mi? Burada işler yürüyor mu? İnsanları yerel seçimle tehdit ediyor. Bana oy vermezseniz şehirleriniz yıkık kalmaya devam eder diyor. Yerel seçimde bana destek vermezseniz, hizmet alamazsınız diyor. Şantaj yapıyor. Böyle bir şey olur mu. İstismar, istismar, istismar..." ifadelerini kullandı.

Dışişlerinden Irak'taki nüfus sayımına ilişkin açıklama Dışişlerinden Irak'taki nüfus sayımına ilişkin açıklama

Babacan'ın açıklamaları şu şekilde;

"Herkesin ortak sorusu, ilk 48 saatte devlet neredeydi?"

Ben depremin üçüncü gününden itibaren bölgedeydim. Maraş’ın o yaşadığı çaresizliği gözlerimle gördüm. Evladına, kardeşine, anne babasına sevdiklerine ulaşamayan insanların ıstırabına şahit oldum. Kendi çalışma arkadaşlarımı da kaybettim… Üçüncü gününden itibaren hep buralardaydık. Biz öyle özel uçaklarla, helikopterlerle gelip; yeniden uçup gidenlerden olmadık. İlçe ilçe, köy köy gittik; girilmemiş sokaklara girdik. Yardım eli uzatılmamış insanlarımıza ulaştık. Arama kurtarma çalışmaları başlatılmayan enkazların başındaki çaresizliği gördük. Karanlık sokaklarda, gece eksi 17 derecede yurttaşlarımızın hangi şartlarda hayata tutunmaya çalıştıklarına şahit olduk. Ateşin düştüğü yerleri gördük. Acıyla kavrulmuş sokakları gördük.

Gün gün yaşanan her şey çok acıydı. Herkesin ortak sorusu, ilk 48 saatte devlet neredeydi. Bazı yerlerde bu süre 72 saatti, bazı yerlerde 4 gündü, 5 gündü. Köy muhtarları, ‘Biz enkazdan kendi ellerimizle komşularımızı çıkarttık’ diyordu. Dile kolay fakat yüreğe çok ağır bu. Evladının olduğu bir enkazın başlangıcında günlerce tek başına bekleyen insanlar gördüm. Ellerini parçalaya parçalaya moloz kaldıran insanlarımızı gördüm. Günlerce aç susuz kalmış bebeğine çaresizlikle sarılan anneler gördüm. En temel gereksinimleri için saatlerce kuyrukta bekleyen vatandaşlarımızı gördüm.

"İnsanlarımızı göz göre göre kaybettik"

Kayıtsızlığın, umursamazlığın resmi; insanımıza verilen önemin ne kadar düşük olduğunun resmi. Uzmanlarla senelerce ‘Kahramanmaraş’ta deprem olacak’ dedi. Onlar da kıllarını kıpırdatmadılar. Deprem geliyorum der, insanlarımızı göz göre göre kaybettik.

İlk 48 saat ne oldu, ilk 72 saat ne oldu? Sistem niye işlemedi. Niye kurumsal yapı felci yaşandı? Neden enkazların altında kurtarılmayı bekleyenler varken, iş makinaları şehirlerin girişlerinde bekletildi? Neden ilk 48 saatte, 72 saatte; derhal harekete geçmesi gereken kurumlar harekete geçmedi? Silahlı Kuvvetler neden çok geç devreye girdi? Bunların hepsi karanlık. 17 Ağustos depremlerinde askerler hemen devreye girmişti. Neden sonra görmeye başladık, askerlerimizi? Madenciler, gönüllüler… Harekete geçmek istediler, çoğu yerde geçemediler. Arama kurtarma çalışmalarında yapılan ihmalleri unutmayacağım.

"Sorsun vatandaşlara, Kahramanmaraş’ta işler yürüyor mu?"

Sayın Erdoğan, geçen gün Hatay’da ne demiş? Demiş ki, ‘Bakın, yerel yönetimle merkezi hükümet uyum içinde olmazsa işler yürümüyor. Hatay’da işler yürüyor mu?’ demiş. Kendisi yarın Kahramanmaraş’a gidecek. Sorsun vatandaşlara, Kahramanmaraş’ta işler yürüyor mu? Kahramanmaraş’ta belediye ile hükümet aynı partiden değil mi? Burada işler yürüyor mu? Kahramanmaraş’ın depremi dün gibi yaşamasına razı değiliz. Tek sebebi koordinasyon bozukluğu. Merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında gerekli iletişim sağlanmıyor. İnsanlar dinlenmiyor. O ilk hafta demiştim ki, 8 Şubat, Hatay’dan canlı yayın yapıyoruz… Bir gün öncesinden çıkmıştı, televizyona tehdit eden açıklamasını unutmuyorsunuz değil mi? O zihniyet bir yıl geçti değişmedi.

"Hizmet alamazsınız diyor, şantaj yapıyor"

Şimdi de insanları yerel seçimle tehdit ediyor. Bana oy vermezseniz şehirleriniz yıkık kalmaya devam eder diyor. Yerel seçimde bana destek vermezseniz, hizmet alamazsınız diyor. Şantaj yapıyor. Böyle bir şey olur mu. İstismar, istismar, istismar…

Devleti yönetenlerde öyle bir anlayış var ki, ‘Her şeyi ben bileceğim, her şeyde benim imzam olacak.’ Hele hele işin ucunda rant var ise. Büyük bir rant var ise, Ankara’dan habersiz kuş uçmayacak. Şu anda ülkenin yaşadığı sorunların temelinde bunlar var…

Editör: Haber Merkezi