ALİCAN ULUDAĞ
Anayasa Mahkemesi, hakim ve savcı adayları ile yargı mensuplarına eğitim veren Türkiye Adalet Akademesi'nin kuruluşuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin tümünün Anayasa'ya aykırı olduğunu belirterek, iptaline karar verdi. Kararda, "Hâkim ve savcıların özlük hakları kapsamında olan nitelikleri ifadesinin adaylık dönemini de kapsayacak şekilde yorumlanması, bu çerçevede mesleğe gireceklerin adaylığa alınış ve adaylık döneminden başlayarak tüm süreçlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanun ile düzenlenmesi gerekmektedir" denildi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesiyle birlikte Türkiye Adalet Akademisi'nin kuruluşu, 34 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile gerçekleştirilmişti.
Kararnameyle özerk olarak kurulan Akademi'ye, "Hâkim ve savcı adayları ile hâkim ve savcılara yönelik eğitim planlarını hazırlamak, yayımlamak ve uygulamak" görevi verildi. Akademide görevlendirilen hakim ve savcıları ise Adalet Bakanı atıyordu. CHP, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Türkiye Adalet Akademisi kurulmasının iptali istemiyle dava açtı.
AYM'den tümüne iptal kararı
Anayasa Mahkemesi, yaptığı değerlendirmede 19 maddelik Türkiye Adalet Akademisi Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin tümünün iptaline karar verdi. İptal kararı, 9 ay sonra yürürlüğe girecek.
İptal kararının gerekçesinde, kararnamenin esas amacının Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü hâkim ve savcı adaylarının eğitimi ile hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerini düzenlemek olduğuna işaret edildi. Bu konunun, kararnameyle değil kanunla düzenlenmesi gerektiğini belirten mahkeme, gerekçesinde şunları yazdı:
'Kararnameyle değil kanunla düzenle'
"Hâkim ve savcı 'nitelikleri'nin kazanılması ve sürdürülmesinde adaylık döneminde alınan başlangıç eğitimi ve hizmet içi eğitimin etkisi yadsınamaz. Dolayısıyla hâkim ve savcıların özlük hakları kapsamında olan nitelikleri ifadesinin adaylık dönemini de kapsayacak şekilde yorumlanması, bu çerçevede mesleğe gireceklerin adaylığa alınış ve adaylık döneminden başlayarak tüm süreçlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanun ile düzenlenmesi gerekmektedir.
Gerek öğretim elemanı gerekse tetkik hâkimi olarak Akademi kadrolarında süreli olarak görevlendirilebilecek veya bu kadrolara atanabilecek adli ve idari yargı mensuplarının görevleri boyunca idari görev yürütmekte oldukları ifade edilebilir ise de idari görev süreleri içinde hâkim ve savcı sıfatlarını korumaya devam ettikleri ve Anayasa’nın 140. maddesi uyarınca hâkim ve savcılar hakkındaki hükümlere tabi oldukları açıktır. Buna göre idari görev yürüten adli ve idari yargı mensuplarının resmî ve özel görev almalarının, atanmalarının, hakları ve ödevlerinin, meslekte ilerlemelerinin, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi ile diğer özlük işlerinin de kanunla düzenlenmesi gerekir.
Bu itibarla dava konusu CBK bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde esas itibarıyla münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konularda düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu anlaşılmaktadır."
CİMER'e de iptal
Öte yandan 101 numaralı İletişim Başkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'nin (CİMER) çalışma usul ve esaslarının Cumhurbaşkanınca çıkarılacak yönetmelik ile belirleneceği hükmü getirilmişti.
Anayasa Mahkemesi, CHP'nin açtığı davada bu hükmün de Anayasa'ya aykırı olduğuna karar verdi. Kararda, CİMER'in üstlendiği görev ve yürüttüğü faaliyetlerin Anayasa’nın 74. maddesinde güvence altına alınan dilekçe hakkının ve bilgi edinme hakkının kapsamında kaldığına işaret edilerek, şu değerlendirme yapıldı:
"Bu itibarla Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Dördüncü Bölümü’nde yer alan dilekçe hakkına ve bilgi edinme hakkına ilişkin düzenleme içeren kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek yasak alanda kalmaktadır. Kaldı ki bilgi edinme hakkı ile başta ifade özgürlüğü olmak üzere Anayasa’da güvence altına alınan ve CBK ile düzenlenemeyecek yasak alanda kalan diğer birçok temel hak ve özgürlük arasında da önemli bir ilişki ortaya çıkabilmektedir. Bu bağlamda, bilgi edinme hakkı ile ilgili yapılan düzenlemeler kapsamı itibarıyla bazı durumlarda bu hakla bağlantılı olarak yasak alanda kalan diğer temel hak ve özgürlükler yönünden de etki ve sonuç doğurabilecektir."