Avrupa futbolunda Türk damgası

Utku ŞENSOY Türkiye’nin ev sahipliğindeki Avrupa futbolunun 1 numaralı organizasyonu Şampiyonlar Ligi’nde kupayı İngiltere Şampiyonu Manchester City kazandı. Atatürk Olimpiyat Stad...

Abone Ol
Utku ŞENSOY Türkiye’nin ev sahipliğindeki Avrupa futbolunun 1 numaralı organizasyonu Şampiyonlar Ligi’nde kupayı İngiltere Şampiyonu Manchester City kazandı. Atatürk Olimpiyat Stadı’ndaki muhteşem finalde İtalya’nın son Şampiyonu Inter’i 1-0 yenen İngiliz ekibi, tarihinin ilk Şampiyonlar Ligi kupasına uzanırken, bu maçın bizim için ev sahipliği yapmamızın ötesinde farklı bir önemi vardı. Manchester City’nin kaptanı Türk asıllı İlkay Gündoğan bu kupayı kazanma gururuna erişirken, İnter’de Almanya’da yetişen milli futbolcumuz Hakan Çalhanoğlu vardı. Bu seviyedeki bir kupa finalinde her iki takımda da Türk asıllı futbolcuların yer alması hepimizi gururlandırdı. 60’lı yılların başında Sirkeci Garı’ndan başlayan serüvende Türk insanının azmi sayesinde Avrupa’da nerelere geldiğinin en güzel göstergesidir bu başarı. Gençlerimizle gurur duyuyoruz. [caption id="attachment_323983" align="aligncenter" width="800"] İstanbul'da muhteşem final[/caption] TL’NİN DURUMU Şampiyonlar Ligi finalini yurdumuza getirebilmek iktidar için övünç meselesi, yurttaşlar için gururlandırıcı bir tablo, İstanbul’daki esnaf için ise güzel bir kazanç kaynağı oldu. Bu tür uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapıp ülkemizden söz ettirmek turizm için olağanüstü fırsattır. Turizmde son yıllarda dünyada ilk 6 sıraya yerleşen Türkiye, artık turizm gelirini daha fazla artırmanın yollarını arıyor. Bundan sonra daha fazla turist yerine daha paralı, nitelikli yabancı konuk hedefi, turizm gelirimizin artması açısından çok daha isabetli olur. Aksi takdirde, yabancılar sezon öncesi günlük 35-40 Avro bedel ödeyerek satın aldıkları tatil paketiyle ülkemizdeki harika tesislerle haftalarca ekmek elden su gölden krallar gibi yaşarken, bu işletmeler ucu ucuna kar marjıyla güç bela ayakta kalır, renovasyonlar ötelenir, canım oteller eskiyip yabancı rakipler karşısında demode kalır. Turistlerin kendi ülkesinde burada ödedikleri bedelle bir öğün yemeği zor yiyebildiğini de iyi biliyoruz. Bizim insanımızın çoğu için hayal olan final maçına başka ülkelere gidebilmek, İngiliz futbolseverler için, 200-250 sterline mal olan sıradan bir şey. Asgari ücretli bir İngiliz bile, birkaç günlük bu kazancı ile ülkemizde rahatça yiyip içip konaklama fırsatı bulabiliyor. Bazı İngiliz taraftarların sosyal medyada, “paramı bozdurdum karşılığında verdikleri para için valiz almam gerekiyor” benzeri paylaşımları bizi rencide ederken, yabancıların gözüyle paramızın alım gücünün ne hale geldiğini görmüş olduk. [caption id="attachment_323984" align="aligncenter" width="2560"] Turizmde sezon iyi başladı[/caption] TURİZMDE İŞLER YOLUNDA Geçen hafta Alanya’da savaş ortamından bunalıp çocuklarını alıp Polonya üzerinden gelen bir grup Ukraynalı turistle konuşma fırsatımız oldu. Savaşta olan bu insanlar için bile makul seviyelerdeki konaklama ücreti karşılığında harika vakit geçirdiklerini dile getiriyorlardı. İşin diğer ilginç yanı ise Rus ve Ukraynalı turistlerin aynı tesiste sorunsuz biçimde bir arada tatil yapmasıydı. Benzer tabloları yıllar önce yine ülkeleri çatışma ortamındayken, İsrail-Lübnan-Suriyeli turistlerin ülkemizdeki konaklama tesislerinde huzur içinde bir arada tatil yapmalarına tanık olmuştuk. Rus-Kazak turistler de ülkelerinin hava alanı bile olmayan ücra köşelerinden çıkıp, otobüs ve trenle büyük kentlere oradan uçaklarla Antalya’ya geldiklerini anlattılar. Bu, Hakkari, Çankırı ya da Kırklareli’ndeki ortalama gelirli yurttaşlarımızın beldelerinden çıkıp Kuzey Afrika ülkelerinde veya İspanya, Portekiz’e tatile gitmelerine benzer gibi bir durum. Ülkemiz gerçekten cennetten bir köşe. Kıtaların birleştiği yerde, Ortadoğu’da, çatışmaların, ihtilafların en yoğun olduğu bölgede barış vahasıdır. Dünyanın dört bir yanındaki savaştan, çatışmadan bunalan insanlar soluğu ülkemizde alıp mülteci oluyor. Türkiye büyük bir ülke, bu insanlara kucak açmak, geçici barınma imkanı sunmak, yardım etmek doğru ve bize yakışan bir davranış. Ama on binlercesine ikamet izni, vatandaşlık vermek, yedirip, içirip ağırlayıp ulusal bütçemizde milyarlarca dolar açık yapmak, vergisini ödeyen yurttaşlara ağır yük bindirmek doğru değil. Ülkemizdeki demografiyi değiştirecek kadar ileri gidecek politikalara tevessül etmek, ülkemizin geleceği açısından uygun değildir, buna izin vermemek gerekir. MALİYETLER ÇOK YÜKSEK Rus-Ukrayna çatışması dışında özellikle güney sınırlarımızın ötesindeki coğrafyada olağandışı bir hareketlilik yaşanmaması, turizmde beklentiyi arttırdı. Antalya’da turizmciden civardaki esnafa kadar herkesin pandemi dönemine göre daha umutlu olduğuna, yüzlerin gülmeye başladığına tanık olduk. Dövizdeki artışın ihracatçıyla birlikte turizm sektörüne katkı sağlayan onlarca faklı alandaki tedarikçiyi memnun ettiğini gördük. Tek sorun girdi maliyetlerinin ve personel giderlerinin çok yüksek olması. Turizmci ve tesis yöneticileri, döviz artışıyla bu yükün azalabileceğini düşünüyor. Tesislerin temizlik malzemeleri, gıda, alkol, elektrik faturası ve personel giderleri gibi büyük kalemleri göğüsleyip girdi maliyetlerini göğüsleyebilmesin tek çaresi dövizdeki artış olarak görülüyor. Aslında ihracatçı ve turizmci hariç, besici, çiftçi, emekli ve dar gelirli neredeyse toplumda hemen herkesin tercihi güçlü TL’den yana. Alım gücünün yüksek olduğu, değerli milli paramız ve yurttaşların yükselen yaşam standartları hepimizin ortak temennisi. Bunu ne zaman görebileceğiz asıl sorun burada. Belki ilk etapta, yabancı yatırımcıya güven verecek adımları atarak, istihdama yönelik politikalarla ve katma değerli ürün yelpazesine geçişle bunun tohumları atılabilir. Yabancı yatırımcının önceliği ülkedeki istikrardır. Bu istikrarın başlıca kriterleri ise; “Hak ve özgürlükler, basın özgürlüğü, sendikal haklar, yargı bağımsızlığı ve güçler ayrılığıdır.”