MÜSİAD EXPO için geri sayım başladı MÜSİAD EXPO için geri sayım başladı

NAZ AKMAN/ANKARA- Son dönemlerde yaşanan pandemi, ekonomik kriz, deprem, seçimler ve iklim değişikliği gibi faktörler nedeniyle olumsuz darbeler alan tarım ve hayvancılık alanında maliyetlerin artması sonucu raflara yansıyan fiyatlar tüketicinin gıdaya ulaşımını zorlaştırıyor. İçerisindeki yüksek protein dolayısıyla beslenmede vazgeçilmez gıdalardan biri olan kırmızı et, fiyat artışları sonucu tüketicinin ilk gözden çıkardığı gıda oluyor. 
Son yıllarda küresel ölçekli krizler yanı sıra ülkemizde yaşanan deprem felaketinde zarar gören 11 ilde bitkisel üretim ve hayvancılık yoğun olarak yapılıyordu. 2022 yılı resmi verilerine göre, depremden etkilenen 11 ilde 4.900’ü aşkın köy/büyükşehirlerde mahallede yaklaşık 2,5 milyonu aşkın kırsal nüfus yaşarken, bölgedeki 2 milyondan fazla büyükbaş ve 9 milyondan fazla küçükbaş hayvan ülkedeki toplam hayvan varlığının yaklaşık yüzde 15’ini oluşturuyordu. 
Toplam hayvan varlığı 2023 yılında 69 milyon 106 bin 753 başa geriledi
Depremler nedeniyle küçük ve orta ölçekte yaygın olarak yapılan küçük ve büyükbaş hayvancılık büyük zarar gördü. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2023 yılı “Hayvansa Üretim İstatistikleri”ne göre büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 5,6 azalarak 17 milyon 24 bin baş, küçükbaş hayvan sayısı da bir önceki yıla göre yüzde 2,2 azalarak 56 milyon 266 bin baş oldu. Ülkedeki hayvan varlığı ise bir yılda 4,3 milyon baş azaldı. 2022 yılında Türkiye’nin büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı toplam 73 milyon 472 bin 214 bin baştı. 2023 yılında 69 milyon 106 bin 753 başa geriledi. 
İstatistiklerle ortaya konan tabloda halihazırda yaşanan ekonomik krizin derinleşmesi, işletme maliyetlerindeki artışlar, hayvan yetiştiriciliğinin azalması, üretimdeki güçlükler, sektördeki nitelikli iş gücü kaybı ve besicilik sektöründe karşılaşılan yapısal sorunlar ve maliyetlere bağlı olarak et fiyatları da artış gösterdi. TÜİK’in Haziran 2022’den sonra enflasyon sepetindeki ürünlerin fiyat listesini yayınlamaması dolayısıyla net hesaplamalar yapılamıyor. Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati Şubat 2022’deki açıklamasında 4 bin 250 TL’lik asgari ücretle 62 kilo dana eti alınabileceğini söylemişti. Aynı yıl TBMM bütçe görüşmelerinde konuşan AK Partili Nurettin Canikli de 2021 yılında asgari ücretle 41 kilo et alınabiliyorken 2022’de 42 kilo et alınabildiğini belirtmişti. Yılın birinci çeyreğinde bulunduğumuz bugünlerde et sektörüne ilişkin değerlendirmesine başvurduğumuz Ankara Kasaplar Odası Başkanı Fazlı Yalçındağ, 2023 yılında asgari ücrete yapılan 17.002 TL zamla 33 kilo et alınabileceğini ifade ediyor. Memur kenti Başkent Ankara’da ortalama kıyma fiyatı 450-480 TL, bonfile ve pirzola ise 700 TL civarında. 
Söz konusu tablo akıllara 1983 yapımı olan Kemal Sunal’ın başrolde oynadığı “Tokatçı” filmindeki camın arkasından tavuğa ekmek bandığı sahneyi getiriyor. Emekli, asgari ücretli bu şartlar altında sofraya ne sıklıkta et koyabiliyor? Güncel et fiyatları nedir? Yıl sonunda bu miktar nasıl bir seyirde olacak? 
Yalçındağ, “Hayvan yetiştiricilerinin öz sermayesinde ciddi kayıplar var”4-17
Ankara Kasaplar Odası Başkanı Fazlı Yalçındağ, “Pandemi, ekonomik kriz, deprem, seçimler piyasalarda deprem etkisi yarattı. TÜİK verilerinde yüzde 10’un üzerinde hayvan sayısında düşüş var. Tarımın, hayvancılığın yapıldığı illerde deprem oldu. Kahramanmaraş önemli bir besi bölgesiydi, 10 bin civarında hayvan telef oldu. Malatya’da aynı şekilde besicilik yoğun olarak yapıldığı illerdendi, hayvan zayiatı var. Hayvan sayısında azalma var, çünkü hayvan yetiştiricilerinin öz sermayesinde ciddi kayıplar var. Yetiştirici bugün kestiği kadar hayvanın yerine yenisini alamıyor, öz sermayede küçülme var. Karkas fiyatlarına gelen her 10 liralık artış canlı dananın beslenmesinde 5 bin lira civarında bir zamma tekabül ediyor. Bazı yetiştiriciler hayvancılıktan kazandığı parayı faize yatırıp pasif gelirle hayatını idame ediyor. Mesleği bırakıyor. Onlar bırakınca yerine gelebilecek olan bir nesil yok, bu nesil de ortadan kalktıktan sonra biz gelecekte eti nasıl bulacağız o da en büyük sorun. Aile işletmeciliği kalmadı, büyük tesislerde et üretiliyor bu fason üreticiliktir, gerçek üreticilik değil, gerçek üreticilik ortadan kalktı. Türkiye’de üretilen etin yüzde 50’den fazlasını 60-0 kişilik bir kesim üretiyor. Hal böyleyken söz sahibi de olamıyorsunuz. Öte yandan yanlış kentleşme dolayısıyla köyler mahalle oldu, meralar apartman oldu, Ankara’nın civar yerlerinde köy dediğimiz yerler şehir oldu, hayvancılığın yapılabileceği bir altyapı kalmadı” diye konuştu. 
“Asgari ücretle 33 kilo, memur maaşıyla da 60 kilo et alınabiliyor”
Yalçındağ et fiyatlarına ilişkin, “Çocukların ve tabi hepimizin beyin gelişimi için hayvansal proteinler önemlidir, tüketilmesi gerekiyor. Biz et ihtiyacımızın yüzde 80’den fazlasını büyükbaş hayvandan sağlıyoruz ancak arazi şatlarımız, bitki örtümüz, iklimimiz küçükbaş hayvancılık için daha uygun. Besicilik sektöründe karşılaşılan yapısal sorunlar ve maliyetler ortada. Aylık toplantılarımızda belirli yerlerdeki kasaplarımızla görüşüp maliyetleri hesaplayıp et fiyatlarına ilişkin ortalama bir rakam belirliyoruz. Son bir buçuk yıl içinde asgari ücrete ciddi zam geldi, bazı sektörler bunu yaptığı işlere yansıtıp bir şekilde kar edebildi ama biz bir şey yapamıyoruz. Çalışanların maliyetleri, vergiler, faturalar, ambalajlar gibi işletme giderlerimizin maliyeti arttı. Eskiden 330 liraya alığımız karkas dana etini maliyetiyle birlikte 495 liraya satıyorduk, bugün 550 lira. Maliyetlerimiz her geçen gün yükseliyor. Ankara’da ortalama kıyma fiyatı 450-480 TL arası, bonfile-pirzola 700 TL civarında. Bu fiyatlar elbette her şehir ve semte göre değişkenlik gösterebilir. Geçmişte bir maaşla 70 kilo et alırken asgari ücret iki katına çıkmasına rağmen 30 kilo et alıyorsanız bu alım gücünün ne kadar düştüğünü gösteriyor. 17 bin liralık asgari ücretle 33 kilo et alıyorsunuz, memur maaşıyla da 60 kilo et alınabiliyor. Paranın satın alma gücünde kayıp var” bilgisini verdi. 
“Zor şartlar altında çalışıyoruz”
Son olarak kasaplık mesleğinin zorluklarını anlatan Yalçındağ, genç neslin mesleği sürdürmesi gerektiğini ifade ederek, “Ankara Kasaplar Odasına üye sayımız merkez ve ilçeler dahil iki bin civarında. Ben Ankara’da doğdum, 50 yılı aşkın süredir bu mesleği yapıyorum. Babam, dedem, dedemin babası hepsi bu işle uğraşırdı. Bu bizim aile mesleğimiz, oğlum da bu işi yapıyor. Bizim çocukluğumuzda ilkokulu bitirdikten sonra bir meslek erbabının yanına gönderilirdik, orada işi öğrenip meslek sahibi olurduk. Askerlik görevinden sonra dükkan açardık. En büyük kıdem tazminatı buydu. Ahilik prensipleri içerisinde gerçek anlamda uygulandığına şahit oluğum bir durumdur. Babamın ya da dedemin yanında yetişip dükkan sahibi olan çok insan olmuştur. Bu sistemle meslek ediniyorduk. Zor şartlar altında çalışıyoruz. Bir takım meslek hastalıklarımız var; bilek, dirsek, omuz rahatsızlıkları, varis, bel-boyun fıtığı ve kazalara bağlı organ kayıpları gibi. Büyüklerimiz böylesine zor mesleği kendinden sonra gelen evlatlarının yapmasını istemeyebiliyorlar. Dolayısıyla geçmişle mukayese ettiğimizde esnaf sayısında önemli bir eksilme var. Ancak şimdiki kuşaktan sonra mesleğin devam ettirilmesi için genç kuşağın da işi sahiplenmesi gerekiyor” dedi.

Editör: Ramazan Atabey