Şener Mete
Torunum 3 yaşındayken bir şarkı bestelemişti. 4 kıtalık şarkısının bir dörtlüğü şöyleydi: “Pencereden bakarken/ Arkadaşımı beklerken/ Oyuncaklarımı dizerken/ Kendi başıma oynarım…” Ona, arkadaş ne demektir diye sordum, ‘oynayabileceğiniz biri’ diye cevap verdi. 6 yaşına gelince, bir arkadaşta olması gereken iki özelliğin, hoşgörü ve tarafsızlık olduğunu söyledi. Hoşgörü ve tarafsızlık… Gerçekten, “yollarımız ayrılsa bile”, en az 60 yıldır görüştüğümüz birkaç arkadaşımız varsa, genellikle bu sayededir.
Arkadaş kelimesinin ilk anlamı Mikrofonla İletişim ve Medya kitabında, “Yakınlık duyulan, duygu, düşünce ve zevkleri benzer kimseler. Dost, yaren, yoldaş, refik” olarak verilmiş. İkinci anlamı ise “İş, meslek, çevre ve etkinlik gereği ilgi kurulan kimse”dir. Arkadaş, samimiyetine inanılan ve tereddüt etmeden güvenilen kişidir. Psikologlar, kişinin birbirinden farklı arkadaşlarının, bir bulmacanın parçaları gibi olduğunu söyler. Kimi ciddi, kimi şakacı olsa da her biri, kişinin bir yanını yansıtır.
Arkadaş sözündeki a seslerinin üçü de açık a’dır ve fonetik olarak birbirine eşittir. Açık a, dilimizdeki a seslerinin en çok kullanılanı yani popüler olanıdır. Dört ünsüzden k dışındakiler ise diş etkili seslerdir. Dolayısıyla arkadaş, sesleri birbirine uyumlu bir sözcüktür. Zaten arkadaşlıkta da yakınlık ve uyum gözetilmez mi? Seslerin psikolojisini inceleyen bilim insanları, kelimelerin yalın söyleyişlerinin, anlam ve insan üzerindeki etkisini de inceliyorlardır mutlaka. Nitekim Prof. Dr. Mehmet Öz, arkadaşlığın sağlık için de yararlı olduğunu yazmıştır.
Çocuklukta başlayan arkadaşlıklar, gece ve gündüzü anlatan ‘İki arkadaş birbirini kovalar’ bilmecesine geldiyse sınıf arkadaşlığı başlamış demektir. Büyüdükçe çeşitlenen arkadaşlığa gün gelir dostluk da eklenir. Gençliğinde defalarca işittiği mesai arkadaşlığının ne demek olduğunu ise işe girince anlar. Artık yıllarca sürecek ve giderek çoğalacak iş arkadaşları ve meslektaşları olacaktır. Sporcunun takım arkadaşı, tiyatrocunun rol arkadaşı, askerin silah arkadaşı, mühendisin proje arkadaşı, şoförün yol arkadaşı, şarkıcının saz arkadaşı vardır. Dostluğa uzanan yol da arkadaşlıktan geçecektir.
Birçok meslektaş arasında bilgi paylaşımı olmasına rağmen, gazeteci meslektaşlar arasında paylaşım pek olmaz. Hele farklı yayın organlarında çalışıyorsanız, yayınlanmamış bir paylaşım, bilgiyi satmak olarak yorumlanabilir. Bu bakımdan gazeteciler arasındaki arkadaşlık, işler tamamlandıktan ve mesai bittikten sonra başlar. Bu da birlikte olunan bir mekânda, üye olunan bir dernekte, bir cemiyette gerçekleşir. Dernek ve cemiyetlerin her toplantısı, gazeteciler için bir buluşma ortamı, eski ve yeni arkadaşlarla ayaküstü de olsa sohbet noktasıdır. Yönetimin seçileceği, her toplantı ise demokrasinin nimetlerinden biri olarak değerlendirilir ve her üye bu toplantıda bulunmak için fırsat yaratır. Adı forum, konferans, kongre, zirve veya genel kurul da olsa gazeteci derneklerinin veya cemiyetlerinin bu toplantıları, üyelerin topluca bir araya geldiği, emeklilikten sonra yıllarca birbirini görmeyenlerin kavuştuğu sıcak bir ortamdır.
6 Ekim 2024 günü, 78 yıl önce Ankara'da kurulan Türkiye'nin ilk Gazeteciler Cemiyeti’nin genel kurulunun yapıldığı 800 kişilik salon, tümüyle dolmuş ve dışarıda da arkadaşlarıyla oturup sohbet eden kalabalık bir gazeteci topluluğu da vardı... Yaklaşık 1.700 üyesi bulunan Cemiyetin genel kurulunu izlemek için gelenler de buradaydı ve genel kurul, Ankara gazetecilerinin ilgi odağı olmuştu. Cemiyet kurulmadan önce doğanlar da vardı 3-5 yıllık gazeteciler de. Ayrıca Türkiye’deki birçok gazeteci örgütü, toplantıya bir temsilci göndermişti. Deneyimli gazeteci Can Pulak, oybirliğiyle genel kurulu yönetti.
Toplantıda verilen aralarda, Cemiyetin genç gazeteciler için verdiği eğitimlerden yararlananlar da deneyimli gazetecilerle tanışma fırsatı buldu, kısa da olsa anılarını dinledi. Çünkü yıllarca birlikte çalıştığınız arkadaşlarınızla olan anıları aktarmak hem genç yayıncılarla hem de yayıncılığı merak edenlerle, önemli bir kaynağı paylaşmak demektir. Böyle bir ortamda emekli gazeteciler, birbirlerini hatırlayarak 40-50 yıl önceki anılarını tazeledi, aynı kurumda çalışmış olanlar, geçmişi yad etme fırsatı buldu. Seçimli genel kurulda Nazmi Bilgin ve Nursun Erel başkan adaylarıydı. Seçimi, favori aday Nazmi Bilgin kazandı. Genel Kurulda yapılan konuşmalarda gerek cemiyet üyelerinin gerekse Türkiye’deki gazeteciliğin sorunlarına yer verildi. Bu sorunların en önemlilerinden biri, Basın İlan Kurumu’nun cemiyetin 24 Saat Gazetesi’ne ağır cezalar vermesi ve gazetenin bu yüzden fiziki değil dijital olarak yayınlanmasına yol açılmasıydı. Bu büyük haksızlık dile getirilirken şu noktayı belirtmek gerekir: hemen tüm gazeteler bir siyasi organın veya holdingin sözcüsü gibi yayın yaparken 24 Saat Gazetesi, belki de Türkiye’de tarafsız yayın yapan tek gazetedir. 1970’li yıllardaki TRT gibidir aslında. Gazete içeriğini okuyanlar, bu cümleme hak verecektir. Özellikle uluslararası ilişkilerde yaşanan sorunlar ve Orta-Doğu’daki durum tarafsız bir gazeteye, bu sayfalarda yorum yapacak bilinçli gazetecilere çok ihtiyacımız olduğunu ortaya koymuyor mu?
Mehmet Akif Ersoy’un, “Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın/ Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın” dizelerini biraz da bu açıdan düşünmek gerek ama dilimizde bir deyim vardır: “Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”