Kültür-Sanat

Ankara'yı merkeze alan şarkılarıyla "Benim Şehrim Benim Sesim"i albümdeki sanatçılar anlattı

Müzik kariyerlerinin başındaki kadın sanatçıların sesini yükseltmeyi amaçlayan "Benim Şehrim Benim Sesim" projesinin üçüncü edisyonu, Ankara şarkılarını içeriyor. Proje kapsamında yayınlanan albümde parçaları yayınlanan Burçe Karaca, Göksu Unur ve İrem Bozdağ şarkılarını ve projeyi 24 Saat'e anlattı.

Abone Ol

Ahmet Çağatay Bayraktar

Haziran 2021’de Beats By Girlz Türkiye adıyla çalışmalarına başlayan Kreşendo, kadınların ve dezavantajlı grupların müzik sahnesinde daha fazla yer bulmasına olanak sağlayan projeler ile öne çıkıyor. Bu projelerden ilk olarak Mart 2022'de WOW Sounds (Women of the World Festival İstanbul’un müzik programı) kapsamında gerçekleşen "Benim Şehrim, Benim Sesim" yer alıyor. 

Müzik kariyerlerinin başındaki kadın sanatçılara yönelik bir sanatçı geliştirme çalışması olan Benim Şehrim Benim Sesim projesinin Ankara'yı merkezine alan üçüncü edisyonu Nisan ayında yayınlandı. Tamamı kadın müzisyenlerden oluşan orkestrasıyla, kadın şarkıcıların parçalarından oluşan repertuarıyla çalışmalarını sürdüren Benim Şehrim, Benim Sesim III albüm projesinde açık çağrı yoluyla Türkiye, Bosna Hersek, Kuzey Makedonya ve Sırbistan'dan 17 kadın müzisyen eserleriyle yer aldı. Sanatçılar eserlerini yayınlama fırsatının yanında müzik sektöründe erkeklerin ağırlıklı olduğu prodüksiyon ayağında da proje kapsamında eğitimler aldı  Kreşendo’nun kurucu direktörü Beril Sarıaltun'un koordinatörlüğündeki projeye Türkiye’den katılan üç kadın müzisyen; Burçe Karaca, Göksu Unur ve İrem Bozdağ Ankara’yı eksenine alan parçalarını ve projeye dahil olma süreçlerini 24 Saat Gazetesi'ne anlattı.

Ankara'nın sesleri de yer aldı

Benim Şehrim Benim Sesim’in üçüncü edisyonunda Kuma isimli parçasıyla yer alan piyanist ve besteci Burçe Karaca, Ankara’nın köylerinden köylü bir kadının ağzından çağımızda bile devam eden kumalık konusunu işledi. Oğlan çocuğu sahibi olmak için başka bir kadının üzerine ‘kuma olarak getirilmesi’ üzerine kadının duygularını ve yaşadıklarını dile getirdiği eserinden Karaca, “Duygularımın aracılığıyla eserlerimi üretiyorum. Ankara’da doğup büyümüş bir sanatçı olarak da Ankara ile ilgili bir konu üzerine çalışmak beni manevi anlamda çok besledi. Proje bu anlamıyla benim için çok önemli” dedi. Proje kapsamında her sanatçının kendi içine döndüğünü kaydeden Karaca, “Ben de çocukluğum ve ilk gençlik yıllarımı geçirdiğim şehir olan Ankara’ya dair biriktirdiklerimi yansıttım. Beş yaşından itibaren piyano çalmaya başladım, daha sonra da konservatuarda klasik müzik altyapısına sahibim. Fakat proje kapsamında kadın müzisyenlerin elektronik imkanlarla kendi müziklerini düzenlemesi olduğu için bu deneyim bana farklı katkılar sundu. Bu yüzden eserim klasik piyanoyla kaydettiğim bir parça olsa da farklı dokunuşlarla esere çeşitlilik kazandırdım” dedi.

Burçe Karaca

Türkiye’de klasik müzik alanının erkek egemen olduğunu belirten Karaca tamamı kadınlardan oluşan projenin içinde yer almaktan duyduğu memnuniyeti şu sözlerle anlattı:

“Çok fazla erkek orkestra şefi ve bestecinin olmasının yanında kadın sanatçılar arka planda kalıyor. Bu durum moralimi bozmuyor elbette ama konforsuz hissettiren de bir durum. Besteci olduğumu öğrenenler ise ‘Hepsini sen mi yazıyorsun?’ gibi ilginç sorular yöneltiyor. Sanatçının kadın veya erkek olarak ayrılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden kadınlarla birlikte bir müzik projesinde yer almak benim için ayrı bir değer taşıyor.”

Projede yer alan Kuma parçası için alışageldiği formları da kullandığını söyleyen Karaca, “Benim çalıştığım bölge Ankara’nın köhne ve gecekonduların yer aldığı bir yer. Dolayısıyla daha önceki bestelerimde kullanmadığım ortam seslerini; örneğin koyun ve horoz seslerini kullandım. Bunu da köy havasını verme amacıyla dahil ettim. Fakat projenin sonunda baktığımızda bu seslerin parça ile uyumunu da görmüş olduk” dedi.

"Proje öncesinde de Ankara'yı anlatan bir şarkı aklımdaydı"

Benim Şehrim Benim Sesim projesinin üçüncü edisyonunda “Sığamam” isimli parçasıyla dahil olan Ankara Medipol Üniversitesi Eczacılık bölümü öğrencisi Göksu, projeye dair en çok ilgisini çeken detayın merkezde Ankara olması olduğunu söyledi: “Daha önce de Gri Şehir isminde Ankara’yı anlatan bir parçam vardı. Ve yine Ankara’yı anlatan bir şarkı aklımdaydı. Öteki taraftan prodüksiyon alanında da kendimi geliştirmek istediğim için direkt başvurdum.”

Göksu Unur

Ankara’da doğan ve büyüyen Göksu’ya göre Ankara, “insanları depresyona sürükleyebilen bir yapıya sahip”. Bu yönüyle şehrin kendisini müzik yapmaya yönlendirdiğini dile getiren Göksu, “Sığamam” şarkısının ise biraz da hareketli olmasını istediğini söyledi: “Bu şarkıda her ne kadar Ankara’yı vurgulasam da bireyin her şehirde yaşayabileceği duygu durumlarını yansıtmak istedim.”

Projenin kendisine sunduğu en büyük katkının müzik yapımının prodüksiyon aşamalarını gerçekleştirmek olduğunu söyleyen Göksu, “Burada edindiğim tecrübe sayesinde yapacağım diğer şarkıların prodüksiyonlarını kendim yapmak istiyorum” dedi.

"Ankara'yı merkezine alması ilgimi çekti"

İzmit’te doğmasına rağmen üniversite için geldiği Ankara’yı çok seven, projenin sanatçılarından İrem Bozdağ (Sahne adıyla Mabastet) 3 yıl önce başladığı profesyonel müzik yaşamının yanında psikolojik danışmanlık mesleğini de sürdürüyor. Projeye dahil olması öncesinde de Kreşendo’yu takip ettiğini söyleyen Bozdağ, “Benim Şehrim Benim Sesim” projesinin üçüncü edisyonunun Ankara’yı merkezine almasıyla başvuru yapmaya karar verdiğini ifade etti: “Ürettiğim müzik bende görsel olarak canlanıyor. O yüzden şehir bazlı olması benim için çok uygun oldu.”

İrem Bozdağ

İzmit’te doğmasına rağmen onun gözünden Ankara nasıl bir şehir? Bozdağ şu şekilde yanıtladı: “Aslında daha önce ilkokulu Ankara’da okudum. Sürekli olarak eğitim için bulunduğum bir şehir. Bütün çevrem ve arkadaşlarım da burada şekillendi. 10 yıldır buradayım. Bu yüzden Ankara’yı anlayabildiğimi ve anlatabileceğimi düşünüyorum” Geçirdiği zamanın yanında Ankara’da geçirdiği “farklı duyguların” da kendisi için ayrı bir önemi olduğunu belirten Bozdağ, projede yer aldığı “Sower” isimli parçayı şu sözlerle anlattı: “Burada çok fazla çalkantılı duygu yaşadım. Üretim sürecinde de yaşadıklarımı soyutlaştırarak masalsı bir deneyim etrafında toparladım. Tasarladığım spritüel karakter yaşanmışlıklardan yola çıkarak yıldız üretiyor, gökyüzüne yıldız saçıyor. Gezegenler arası geziyor son olarak dünyaya geliyor. Dünyayla buluştuğunda da çimen, tohum ve yıldızların aynı düzlemde olduğunu fark ediyor. Bunların hepsinin sessiz oluşu ve ekilip biçilmesi bakımından bağdaştırıyor. Bu karakter de sürekli yeni bilgiler öğrendiğim Ankara’daki deneyimlerimle şekillendi. Mekanları güzel kılan biraz da insanlar olduğu için şehirdeki mekanlarla yaşadıklarım arasında bir ilişki kurdum."

Benim Şehrim Benim Sesim'in üçüncü edisyonunda yer alan tüm parçaları buradan dinleyebilirsiniz.