Dışişlerinden Irak'taki nüfus sayımına ilişkin açıklama Dışişlerinden Irak'taki nüfus sayımına ilişkin açıklama
Türkiye’de 34 yıldır kırsal çevre ve ormancılık sorunlarını irdeleyerek sorun ve çözüm önerilerine ilişkin raporlar hazırlayan Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği, Ankara il sınırları içinde yer alan anıt niteliği taşıyan ağaçların ve ormanların envanter çalışmalarını “Ankara’nın Anıtsal Ağaçlarının Tanıtılması ve Korunması” başlığı altında kitaplaştırmaya hazırlanıyor NAZ AKMAN- Ormanına, toprağına, suyuna sahip çıkan her vatandaşın arkasında teknik ve bilgi desteğiyle duran Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği, bir seneyi aşkın süredir yürüttüğü “Ankara’nın Anıtsal Ağaçlarının Tanıtılması ve Korunması” Projesi kapsamında elde edilen verileri kitaplaştırıyor. Ağaçlara, ormanlara, topraklara, bozkırlara, sulak alanlara, akarsulara ve diğer tüm doğal varlık ve süreçlere gönül veren farklı meslek dallarından 90’ı aşkın kişinin birlikteliğiyle çalışmalarını sürdüren Kırsal Çevre, doğanın ve tarihin tanığı anıt ağaçları kayıt altına alarak tarihe not düşüyor. Anıt ağaçlar, geçmiş, günümüz ve gelecek arasında köprü kurabilecek kadar uzun bir doğal ömre sahip olan ağaçlardan yaş, gövde çapı, tepe çapı ve boy itibarıyla kendi türünün alışılagelmiş ölçülerinin çok üzerindeki boyutlara ulaşan ya da yöre tarihinde, mistik kültüründe ve folklorunda özel yeri bulunan ağaçlar olduğu için oldukça önemli. Kırsal Çevre, proje kapsamında Ankara il sınırları içinde bine yakın anıtsal nitelikte ağaç tespit ederek aynı zamanda Nallıhan, Beypazarı, Çubuk gibi ilçelerde anıt niteliğindeki ağaçların oluşturduğu anıt ormanlarını da kayıt altına aldı. Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği, Orman Genel Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Ankara Büyükşehir Belediyesi, UNDP, GEF Küçük Destek Programı desteğiyle yürütülen projede, anıt niteliğindeki ağaçların sistemli bir envanterinin hazırlanması, anıt ağaçlara yönelik mevcut tarihi ve folklorik bilgilerin derlenmesi, ağaçların korunması ve tanıtılması hedefleniyor. Anıt ağaçların envanter çalışması yapıldı Projeye ilişkin bilgi veren Kırsal Çevre Derneği Başkanı, Orman Mühendisi Ahmet Demirtaş, “Öğrenciliğimizde Ankara, küçük bir bozkır kasabası ve başkent oluşuyla tanıtılırdı. Fakat meslek yaşamımda bu görüşün yanlış olduğu kanısına vardım. Ankara Tuz Gölü’nden Kızılcahamam’a, Nallıhan’dan Evren’e 300 km’yi aşan mesafeyle aynı zamanda bir yanıyla İç Anadolu, diğer yanıyla ise Karadeniz iklimi etkisinde kalan hem kurak hem de orman yapısına sahip bir kent. Dolayısıyla Ankara küçük bir bozkır kasabası değil, tarihte iki kez başkentlik yapmış bir şehir. Proje kapsamında 25 ilçesiyle anıt ağaçlara yönelik envanter çalışması yaptığımız Ankara’da, 600’ü aşkın anıtsal ağaç niteliğine sahip ağaç tespit ettik, şehir içinde cadde kenarlarındaki ağaçları da dahil edersek bu rakam bini aşar. Bununla beraber anıt niteliğindeki ağaçların oluşturduğu orman yapılarını da incelediğimizde Nallıhan, Beypazarı, Çubuk gibi ilçelerde anıt orman olarak tescil edilecek alanlar da mevcut. İki aya kadar kitap haline getirmeyi planladığımız bu çalışmada, tespit edilen ağaçların ve ormanların tescili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılacak” diye konuştu. Ormansızlaştırma girişimlerine karşı mücadele ediyorlar Türkiye’de ormansızlaşma, kırsal çevre sorunları ile her türlü doğa tahribatı ve biyolojik çeşitliliğin azalması konularında sorunların tespit edilmesi ve çözülmesine yönelik öneriler geliştirerek kamuoyuyla paylaşan derneğin çok sayıda yayını, raporları ve eğitim çalışmaları bulunuyor. Dernek; Gemile Koyu doğal sit alanlarında yapılaşma, Kalecik-Çandır Köyü ağaçlandırma alanına maden işletmesi açılması, Bolu-Mudurnu Yeniceşıhlar Köyü’nde taş ocağı maden işletmesi açılması, Çanakkale- Küçükkuyu Kısıklı altın madeni işletmesi, Yatağan ve Milas’taki termik santralleri ve Beypazarı Doğanyurt taş ocağı işletmesinin açılmasına karşı önemli raporlar hazırlayarak, halkın direnişine katkıda bulunup, gerekli hukuksal mücadeleleri de gönüllü bir şekilde yürütüyor. Demirtaş buna ilişkin, “Ormanına, toprağına, suyuna sahip çıkmak isteyen vatandaşımıza bilgi ve teknik odaklı destek sunuyoruz. Gerekli araştırmaları yaparak, uzman ekiplerimizle sahada incelemelerde bulunup raporlar hazırlıyoruz” dedi. Demirtaş, “Ormanların, tarım alanlarının, bozkırların veya su kaynaklarının en büyük zarar vericisi kamu kuruluşları” Geçtiğimiz 10 yıl öncesine kadar yılda 7 milyon metreküp ağaç kesildiğini ancak gelinen noktada bu rakamın 50 milyon metreküplere tırmandığını ifade eden Demirtaş, Türkiye ormanlarının tehdit altında olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’de ormanların, tarım alanlarının, bozkırların veya su kaynaklarının en büyük zarar vericisi kamu kuruluşları. Ülkemiz coğrafyasının neredeyse yüzde 70’inde madencilik faaliyetleri yürütülüyor. Doğal alanlarımızda her türlü madencilik, HES, OSB veya inşaat çalışmaları yapılıyor. Ormanları korumakla görevli kamu kuruluşları bunu engellemek yerine her geçen gün yasa ve yönetmelikleri sermaye sahipleri lehine değiştirerek yasal altyapıyı hazırlıyor. Bunlara örnek vermek gerekirse, 2018 yılında 7139 sayılı yasada yapılan değişiklikle; Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen, tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan alanların Orman Genel Müdürlüğü'nce, orman sınırları dışına çıkartılarak tapunun da Hazine adına tescil edilmesine karar verildi. Geçtiğimiz aylarda ülkece yaşadığımız 6 Şubat felaketinden günler sonra yayınlanan kararnameyle ‘köy yerleşme alanları dahil belirlenen kesin iskan alanlarında ve mevcut kentsel alanlarda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylanacak plan ve imar uygulamaları beklenmeksizin, jeolojik etüt raporu ve zemin etüt raporu doğrultusunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylanacak vaziyet planına ve düzenlenecek yapı ruhsatına göre uygulama yapılması’ kararlaştırıldı” diye konuştu. “Kanunlar giderek budanıyor” Demirtaş ayrıca yönetmeliklerin de geniş yetki alanına sahip olduğuna değinerek, “Öte yandan Anayasa ve yasalara karşı düzenlenmemiş olması gereken yönetmeliklerin yetki alanı da oldukça geniş, hukuka aykırı kararlar veriliyor. Maalesef Anayasa Mahkemesi de bunları aykırı görmüyor. Ülkede her ne kadar hukuksal düzenleme bütünlüğü olsa da bu kanunlar giderek budanıyor. Orman alanları ayrıca bazı akademisyenler eliyle de hazırlanan raporlarla sermaye sahiplerine dayanak oluşturuyor. Yasa yapıcılar, uygulatanlar ve bundan kar elde edenler ormanları yok ediyor. Ormanları yönetmek ve korumakla görevli olan Orman Genel Müdürlüğü fakat yapılan yasa değişiklikleri ve yönetmeliklerle orman alanları üzerinde diğer bakanlıkların etkisi var. Bu hukuksal sisteme aykırıdır” sözlerine yer verdi. Orman özelliği yitiriliyor Söz konusu faaliyetlerin orman yapısını bozmakla kalmayıp orman özelliğinin yitirilmesine ekosistemin parçalanmasına neden olduğunu söyleyen Demirtaş, “Bu konuda yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Kamu kurum ve kuruluşlarının da bu yasal düzenlemelere uyması gerekiyor. Orman alanlarını yapılaşmaya açan bu anlayışın terk edilmesi lazım. Özellikle yaşlı ormanlarımız tehdit altında” dedi.

Editör: Ahmet Ertüm