Erva Gün

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Esad'ın karşılıklı açıklamaları iki ülke arasında normalleşme sinyalleri olarak değerlendirildi.

2011’de başlayan Suriye İç Savaşı'ndan bu yana Ankara ve Şam arasında ilk temas 2022 yılında Rusya’nın arabuluculuğunda gerçekleşti. Görüşmeler 2023 yılının sonunda kesilmiş olsa da liderler verdikleri demeçlerle diyalog kapısının tekrar açıldığı mesajını verdiler.

Erdoğan, 5 Temmuz’da yaptığı açıklamada, Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin’in Türkiye ziyareti sonrası Beşar Esad’a davette bulunabileceklerini söyledi. Rusya, Ankara-Şam müzakerelerinin başlamasında önemli bir rol oynayarak tarafları masaya oturmaya teşvik eden arabulucu ülke oldu.

Şam’ın müzakere sürecinden önce ve sonra sık sık dile getirdiği talebi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye topraklarından çekilmesiydi. Türkiye'deki Suriyelilerin geri dönüşü iki ülkenin de gündeminde yer alırken Ankara, PKK/YPG’nin varlığına ilişkin Şam’dan somut bir adım beklediğini sıkça dile getirdi. Yeniden başlaması beklenen müzakereler, Türkiye’nin dış politikada bölgesel rolünü belirleyici kılması açısından da önem arz ediyor. 

Türkiye-Suriye normalleşme süreci canlanacak mı?

Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan, Türkiye-Suriye normalleşmesinin nasıl yeniden canlandığını, tarafların beklentilerini ve iktidarın söylem değişikliğini 24 Saat’e değerlendirdi.

Eygi'nin ailesi ABD'den bağımsız soruşturma talep etti Eygi'nin ailesi ABD'den bağımsız soruşturma talep etti

Tarafları geçmişte normalleşmeye iten nedenlerin hala devam ettiğini aktaran Orhan, “Türkiye, PKK/YPG’ye karşı iş birliği içerisinde olmayı ve ülkedeki Suriyelilerin güvenli bir şekilde geri dönmesini istiyor” dedi. Orhan, Esad rejiminin de TSK güçlerini Suriye’den çekmesi ve muhalif gruplara verilen desteğin kesilmesini istediğini belirtti.

İki tarafı yeniden bu sürece iten gelişmelere değinen Orhan, Rusya’nın artan baskısının Türkiye-Suriye arasındaki normalleşme, diyalog sürecinin temel itici gücü olduğunu ve Putin'in bu konuda arabuluculuk rolü üstlendiğini dile getirdi.

Müzakere masasında iki ülkenin talepleri

Beşar Esad, Suriye’nin egemenliği ve TSK’nın ülkenin kuzeyinden çekilmesi yönündeki taleplerini uzun bir süredir dile getiriyor. Müzakere masasında Türkiye’nin bu talebe nasıl karşılık vereceğini değerlendiren Orhan, geçmişte olmadığı gibi şimdi de bir ön koşul olarak kabul edilmeyeceğini belirtti. Orhan, “Türkiye, Suriye topraklarından çekilmesi durumunda oluşabilecek boşluğun PKK, IŞİD ve diğer terör örgütleri tarafından doldurulabileceğini, Esad yönetiminin bu bölgelerde güvenliği sağlayabilecek gücünün olmadığını düşünüyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesiyle ciddi bir kitlesel göç dalgasının başlayabileceğini aktaran Orhan, “Koşulların sağlanması halinde, TSK’nın uzun olmayan bir vadede ve üzerinde uzlaşılacak yol haritası ile Suriye’den çekilmesine garanti verilebilir” yorumunu yaptı.

Ekonomik sıkıntılar Suriye’yi normalleşmeye zorlayabilir mi?

Kamuoyunda “Sezar Yaptırımları” olarak bilinen “Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası”, 17 Haziran 2020 yılında Donald Trump’ın imzasıyla yürürlüğe girdi. ABD, Sezar Yaptırım Yasası ile bir yandan rejimi sıkıştırmayı ve uzlaşmaya zorlamayı amaçlarken diğer taraftan İran’ın bölgedeki etkinliğini kırmayı hedefledi. Ancak işler ABD’nin beklediği gibi gitmedi. Beşar Esad, iktidarını korudu; İran ise bölgedeki etkinliğini artırmaya devam etti.

Orhan, Suriye’nin kendi yönettiği bölgelerde ciddi bir ekonomik krizin olduğunu hatırlatarak, “Rejimin asıl önceliği beka ve güvenliği. Dolayısıyla ekonomik meseleleri ikincil önemde görüyorlar” dedi.

Türkiye ile normalleşme sürecinde ekonomik krizin temel sorun olmayacağını söyleyen Orhan, “Esad’ın Körfez ve Arap ülkeleri ile normalleşmesinde ekonomi daha önemli bir faktördü ki bu ülkeler ekonomik bir katkı sunmak için bu sürece girdi” şeklinde konuştu. ABD yaptırımlarının ekonomik sonuçları olduğunu belirten Orhan, “Bu yaptırımların esas amacı rejimi siyasi çözüme zorlamaktı. Ama o noktadan bakıldığında rejim üzerinde hiçbir etkisi olmadı” ifadelerini kullandı.

İktidarın söylem değişikliği

Türkiye’nin hem Suriye hem de bölge politikasında bir değişim gözlendiğini vurgulayan Orhan, 2014 yılından beri Türkiye’nin daha güvenlik merkezli bir politika takip ettiğini söyledi. Orhan, gelinen noktada Türkiye’de Esad rejiminin PKK ve Suriyelilerin geri dönüşü konusunda ortak olabileceği kanaati oluştuğunu aktararak, bölgede değişimlerin, normalleşme süreçlerinin yaşandığına da değindi. Orhan, “Sadece Türkiye’de değil bölgenin kendisinde de politik değişimler, normalleşme süreçleri yaşanıyor. Esad rejimi-Arap ülkeleri normalleşmesi, Körfez ülkeleriyle Katar arasındaki krizin sona ermesi, Türkiye’nin Mısır ile diyaloğa girmesi bölgesel normalleşmenin olduğunu gösteriyor” diyerek sözlerini noktaladı.

Muhabir: Erva Gün