DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Suriye'de kritik bir döneme girildiğini belirterek, temsil gücü yüksek bir hükümet kurulması gerektiğini söyledi. Babacan, "Suriye'deki bütün kesimlerin temsil edildiği bir yönetim kurmak gerekiyor. Arap'ı, Kürt'ü, Yezidi'si, Nusayri'si hepsinin içinde olacak" dedi

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, katıldığı bir televizyon programında Suriye'deki gelişmeleri değerlendirdi. Babacan, şunları kaydetti:

DEM Parti'li Doğan, iktidarın yoksullukla mücadele etmediğini savundu DEM Parti'li Doğan, iktidarın yoksullukla mücadele etmediğini savundu

"Bölgemizde bir zalim rejim daha düştü. Kendi insanına işkence eden, kendi insanın üzerine havadan bombalar yağdıran, protestocuların üzerinde kimyasal silah kullanan ve vahşi işkenceler uygulayan bir rejim artık yok. Suriye'de yaşayanlar daha iyi biliyordu, hissediyordu. Zaten Suriye'den bu kadar yoğun bir göç dalgası bütün dünyaya olduysa bunun sebebi rejimin zulmünden kaçıştır. Onun için bu kadar, milyonlarca insan farklı ülkelere göçmek zorunda kalmıştır. Bu rejimin çökmesi, rejimin artık olmaması hepimiz için sevinilmesi gereken bir husus. Ama bu sevincin de kimsenin kursağında kalmaması lazım.

Kurulan bir hükümet var, 1 Mart'a kadar geçerli olacak bu yönetim. Ondan sonra asıl geçiş süreci hükümeti oluşturulacak. Geçiş süreci hükümeti oluşturulurken de mutlaka temsil gücü yüksek bir hükümet olması gerekiyor. Yani Suriye'deki bütün kesimlerin temsil edildiği bir yönetim kurmak gerekiyor. Arap'ı, Kürt'ü, Yezidi'si, Nusayri'si hepsinin içinde olacak, evet...Yani etnisitesine bakmadan, dinine, mezhebine bakmadan bütün kesimler baktığı zaman kendilerini orada görmeli, yönetimde görmeli ki evet bu bizim de hakkımızı, hukukumuzu koruyan bir yönetimdir diyebilsin.

''Suriye'deki Nusayrilere karşı herhangi bir rovanşist tutumu önlemek gerekir''

Mutlaka temsil gücü yüksek, çoğulcu bir demokrasi hedeflenmeli Suriye'de. Ama çoğulcu demokrasi ne demek? Azınlık haklarının da korunduğu bir demokrasi demek. Yani şu anda bu geçiş sürecinde en önemli risklerden bir tanesi rejimin bir bakıma temsil ettiği, rejimin içinden çıktığı Nusayriler. Suriye'deki Nusayrilere karşı herhangi bir rovanşist tutum, bir intikam hissiyatıyla herhangi bir girişim olmaması gerekiyor. Bunu önlemek gerekiyor. Oradaki Nusayri vatandaşları da koruyacak, her bir sivili, kadınları, çocukları koruyacak bir yaklaşım gerekiyor.

Hamas'ın İsrail'e düzenlediği saldırı pek çok olayı beraberinde tetikledi. Ama şunu da unutmamak lazım ki İsrail devleti, İsrail hükümeti her türlü uluslararası hukuku çiğneyerek, temel insanlık değerlerinden uzak bir şekilde savaş suçu işleyerek, insanlık suçu işleyerek Gazze'de bir operasyon yürüttü. 50 bin insan öldü. Bunların çoğu kadın, çoğu çocuk. Zaten Orta Doğu'daki meselelerin çoğunun aslında kökünde, özünde İsrail-Filistin meselesi vardır. İsrail-Filistin meselesini çözmeden Orta Doğu'daki pek çok sorunu çözmek zaten mümkün olmayacaktır.

"Türkiye Suriye'nin iç meselelerinde taraf oldu"

Türkiye’nin rolü ve sorumluluğu çok önemli olacak önümüzdeki dönemde. Hükümet umarım ki bu büyük sorumluluğu yerine getirecek, bu büyük sorumluluğun hakkını verecek adımlar atar. Bu da herkesle kolayca konuşuyor olmakla mümkün. Suriye içerisindeki bazı gruplarla da diyaloğu ilerletmek, geliştirmek lazım. Türkiye çünkü Suriye'nin iç meselelerinde taraf oldu, artık bir taraf Türkiye. Türkiye'nin desteklediği orada silahlı gruplar var. Kendi milli ordumuz var bizim Suriye içerisinde. Dolayısıyla Suriye'deki bu varlığımızı mutlaka istikrar için barış için kullanmak ve en karşıt düşman olarak bildiklerimizle dahi konuşuyor olabilmek lazım. Çünkü bu sorunlar çözülecekse yine nihayetinde diyalogla çözülecek."

Editör: Ziya Burak Erol