Politika

Akşener’in çağrısı muhalif tabanda karşılık bulur mu?

Abone Ol
Haber: Bilgesu Erdem Türkiye, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerini geride bıraktı ancak şimdi 31 Mart 2024’teki seçimlere hazırlanıyor. İYİ Parti lideri Meral Akşener’in "Yerel seçim, genel seçim değildir… Önümüzdeki yerel seçimlerde kendi kadrolarımızla, milletimizin huzuruna çıkacağız ve göreve talip olacağız.” açıklaması siyaset kulislerinde hareketlenmelere neden oldu. Akşener, bu açıklamasının ardından bu kez de, tüm partilere seslendi ve “Gelin her birimiz ayrı ayrı seçimlere girelim" dedi. Akşener, isim vermedi ancak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu da konuşmasına kattı: "İki arkadaşımızın yolunu açmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Onların yolunu kapatanlara engel olamadım. Keşke herkes bizler kadar fedakar, yürekli olabilseydi. Maalesef olamadılar. Onlar adına da özür diliyorum." ifadelerini kullandı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu da hedef alan Akşener, Kendisine kariyer kovalayanlar için harcayacak mesailerimiz yok" ve “Ben seçimleri kazanmak, Türkiye'yi düze çıkarmak için iktidarı sandıkta yenmenin yeterli olacağını düşündüm. Asıl sorunun kendi saflarımızda olduğunu göremedim.” diyerek Millet İttifakı’nın ortağı Kılıçdaroğlu’na küskün muhalif seçmenin de yönelttiği eleştirileri yaptı. Hal böyle olunca akıllara tek bir soru geldi: Akşener’in çağrısı muhalif tabanda kendine karşılık bulur, CHP’li seçmeni de İYİ Parti’ye yöneltir mi? Bu soruyu Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun 24 Saat için cevapladı. Akşener’in çağrısı seçmende yanıt bulur mu? Tosun, “Akşener’in çağrısının tamamen etkisiz olacağını düşünmek kolay değil. Bu etkinin düzeyini belirleyecek olan İYİ Parti’nin büyükşehirlerde tek başına seçime girmesi halinde göstereceği adayların nitelikleri ve profiliyle ilgili. Ancak bunun bir sınırı var çünkü yapılan çeşitli kamuoyu araştırmaları en son Optimar’ın bir araştırmasında seçmenin yüzde 70,5’i adaya, yüzde 29,5’i partiye oy vereceğini söylüyor yerel seçimlere yönelik olarak ama CHP örneğinde bakıldığında CHP seçmeni içinde bağlılığı yüksek, ideolojik oy verme eğilimi yoğun olan azımsanmayacak bir seçmen kesimi var. Dolayısıyla İYİ Parti’nin varsayımsal olarak çıkaracağı adaylara CHP’li seçmenin de yönelme olasılığının çok yüksek olmayacağını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı. Tosun, sözlerine, “ Bu açıdan bakıldığında CHP seçmeninin İYİ Parti’nin bu olası stratejisine çok sıcak bakmayacağını öngörüyorum. İYİ Parti’nin örgüt yapısı özellikle seçmen algısında yani CHP’li sosyal demokrat ya da partizan olmayan CHP’ye oy veren seçmen algısında o ülkücü aktörlerden oluşan bir parti olarak görülüyor. Dolayısıyla örgütün bu ülkücü kimliği seçmenin İYİ Parti’nin göstereceği adaya uzak durmasının temel nedenlerinden bir tanesi olur. İYİ Parti halen seçmen algısında MHP’den ayrılanların kurmuş olduğu bir parti imajını yıkamamıştır. Halen bir bariyer var, bu bariyer nedeniyle muhalif seçmenin partilerine kızsa bile bunun adresinin İYİ Parti olması pek kolay değil. Çünkü yeni bir aktör olarak mesela TİP de bir alternatif olabilir. Bunu 14 Mayıs Genel Seçimlerinde özellikle İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerde, sosyoekonomik statüsü yüksek, beyaz yakalıların yoğun olarak bulunduğu ilçelerde gözlemledik. Yani seçmen CHP’ye tepki duysa da adresi İYİ Parti olmamış, TİP olmuştur. Seçime tek başına girdiği takdirde CHP seçmeninden kolay kolay beklediği desteği göremez.” İYİ Parti İstanbul ve Ankara’da aday çıkarır mı? Tosun, İYİ Parti’nin CHP’nin adaylarını destekleyeceğini öngördüğünü belirtirken “ İş birliği olur bu iş birliğinde de İstanbul ve Ankara örneğinde CHP’nin çıkaracağı adayları destekler. Ama bu karşılıksız bir destek olmaz. Bunun karşılığında da özellikle bazı büyük kentlerde başta Mersin olmak üzere İYİ Parti’nin kendi aday adayını, aday göstermesini isteyebilir. Ama burada da seçim kazanmak için İYİ Parti’nin en azından HDP’ye bakışında bir değişiklik olması gerekiyor. HDP’li seçmenin desteği olmadan da İYİ Parti’nin adayı çıkıp CHP’li seçmeni desteklemesi çok fayda getirmez.” değerlendirmesinde bulundu. Küskün muhalif seçmen sandığa gider mi? Tosun, bu soruya, “Önümüzdeki 7-7,5 aylık süreci muhalefetin nasıl yöneteceğiyle ilgili bu. Ama geçmişteki bazı seçimler gösteriyor ki eğer muhalefet ya da iktidar partileriyle seçmen arasında bir temsiliyet açığı oluşup bir meşruiyet sorunu ortaya çıktığı takdirde katılım düşüyor. 2002 seçimlerine bakalım, mesela 1999’da 18 Nisan seçimlerinden sonra DSP, MHP, Anavatan Partisi koalisyonunun ardından yaşanan bu ekonomik kriz 2002 seçimlerinde AKP birinci parti olsa dahi seçime katılım 1983 ‘ten sonra en düşük düzeye inmiş durumdadır. Dolayısıyla seçmen nasılsa sandığı gider, oy kullanır fikri yanıltıcı olabilir. Seçmen tepkisini sandığa gitmeyerek gösterebiliyor, bu tür temsiliyet açığı oluşması durumlarında.” diye yanıt vererek sözlerini noktaladı.