Akif'in oğlunu kim öldürdü?
Mehmet Necati GÜNGÖR
Cumhuriyet gazetesinde Barış Terkoğlu imzasıyla bir haber:
“Mehmet Akif’in oğlunu kim öldürdü?”
Haberde Terkoğlu, eski MTTB başkanı ve Erzurum Milletvekili Rasim Cinisli’nin hatıratından da yararlanarak bu soruyu sormuş.
“Ben de yıllar önceki bir olaydan Rasim Cinisli’nin kitabı sayesinde haberdar oldum” notunu düştükten sonra şöyle devam etmiş:
MTTB’nin, yani Milli Türk Talebe Birliği’nin 1965 Mart’ı ile 1966 Kasım’ı arasında, yani İsmail Kahraman’dan hemen önce başkanlığını yapan Cinisli, ‘Bir devrin hafızası’ adıyla anılarını geçen yıl çıkarmıştı.
Malûm, Akif karşıtlığının başını eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman çekiyordu. Akif’in torunu Selma Argon’a bile nahoş ifadeler kullanmaktan kaçınmamıştı.
Cinisli’nin kitabında tartışmayı ilgilendiren bir kısım var. Yıl 1966. Tercüman gazetesi, Akif’in uyuşturucu bağımlısı oğlu Emin Ersoy’un bir gecekonduda harap halde yaşadığı haberleştirilince, Cinisli ve arkadaşları harekete geçer. Emin Ersoy’u alıp, MTTB’nin spor salonunda bir odayı ona yuva yaparlar. Yatak, yorgan, üstüne kıyafet temin ederler. Düzgün bir şekilde beslenmesini sağlayarak, uyuşturucudan mümkün olduğunca uzak tutarlar. Ancak, 1966 Kasım’ında Cinisli, MTTB seçimini kazanan İsmail Kahraman’a başkanlığı devrederek askere gider. Sonrasını kitaptan okuyalım:
“Bana yazdığı mektupta, benden sonra MTTB’den kovulduğunu, perişanlık içinde olduğunu ve beni çok özlediğini ifade ediyordu. Maalesef, birkaç ay sonra da Tophane’de bir kış günü, açık bir kamyonun karoserinde donmuş olarak bulundu.” (Bu haber günün gazetelerinde çöplükte ölü olarak bulunduğu şeklinde kaydı geçiriliyordu.)
Akif’in oğlu’nun ölümü bir sır olarak kalmıştı. Terkoğlu Cinisli’ye ulaşmış ve şu cevabı almış: “Benim söyleyeceklerim yazdıklarım kadardır.”
Cinisli, Mehmet Akif’in oğlunun İsmail Kahraman yönetimi tarafından kovulmasında o dönem siyasi neden aranmadığını söylemiş.
Sonra, Kahraman, bir açıklama ile iddiaları cevaplandırdı. Bu açıklama, bir tekzip metni halinde Cumhuriyet muhabiri Terkoğlu’na da gönderilmiş.
Kahraman, “Merhum Mehmet Aakif Ersoy’un oğlu Emin Ersoy’un vefatına sebebiyet vermiş olmak algısını oluşturacak şekilde kaleme alındığını büyük bir üzüntüyle gördüm. Emin Ersoy’un vefat tarihi 24 Ocak 1967’dir. Ben ise bu tarihten bir buçuk ay sonra 11 Mart 1967’de MTTB Genel Başkanlığına seçildim.
MTTB’nin 48. Genel Kurulu, 28 Kasım 1966’da Kütahya’da başladı, fakat tamamlanamadı. Genel Kurul İstanbul’da 11 Mart 1967 tarihinde neticelendi. Benim başkanlığa geldiğim tarihe kadar TBMM’nin yönetimi, Genel Kurul Kararı ile Mehmet Niyazi Özdemir başkanlığındaki divan heyetine verilmişti.”
Bu sözlerden anlaşılacağı üzere, eski Meclis Başkanı Kahraman, bu ölüme kendisinin sebebiyet vermediğini ifadeyle, ilgili gazete hakkında gerekli hukuki haklarını kullanacağını da sözlerine ekliyordu.
Bunun üzerine sayın Rasim Cinisli’yi aradım.
Eski Meclis başkanının açıklamasındaki tek doğrunun, başkanlığa geliş tarihi olduğunu söyledi ve MTTB’nin o tarihler arasında da Kahraman’ın kontrolünde olduğunu söylemekle yetindi. Emin Ersoy’un kış günü dışarı atılmasında, dolayısıyla sokakta donarak ölümünde O’nun parmağının olduğunu açıkça olmasa da, zımnen ifade etmiş oldu.
Bu durumda Mehmet Akif’in oğlunun ölümüne kimin sebep olduğu tartışmalı hale gelmiş oluyor.
Bakalım, bu pilav daha ne kadar su kaldıracak?