"Akademik Özgürlük" nasıl sağlanır?

Kıvanç El Eğitim Türkiye'nin en sorunlu başlıklarından, eğitimcilerin de eğitim öğretim aldığı ve milyonların g...

Abone Ol

Kıvanç El

Eğitim Türkiye'nin en sorunlu başlıklarından, eğitimcilerin de eğitim öğretim aldığı ve milyonların geleceğini planlamak için tercih ettiği yükseköğretim yapısı da her dönem tartışılan konulardan...

Peki, siyasi partilerin gündemi ne kadar yükseköğretim?

Siyasi partilerin "akademik özgürlük" başta olmak akademiye dair çok sayıda vaadi var.

AK Parti'nin seçim beyannamesinde yükseköğretim başlığına yaklaşık 4 sayfa ayrıldı. "Yükseköğretimin yeniden yapılandırılması"nı da vaat eden AKP beyannamesinde "üniversitelerimizin küresel rekabet gücünü̈ geliştirme", "üniversitelerin akademik performansını, araştırma ve bilgi üretme kapasitesini artırmak" gibi başlıklar yer alıyor.

Millet İttifakı'nın ortak seçim beyannamesinde de, "YÖK’ün kaldırılması ve yerine koordine kurulu kurulması", "bilimsel, idari ve mali özerkliğini güvence altına alınması", "üniversitelerin özgür düşüncenin merkezi haline getirilmesi" gibi başlıklardan oluşuyor.

Ancak genel geçer ifadelerin yer aldığı seçim beyannameleri dışında akademik özgürlüğün nasıl getirileceği, kadro sorunları, programsız açılan kontenjanlar gibi sorunlar bulunuyor.

Her siyasi partinin en fazla vurgu yaptığı konu başlığı "akademik özgürlük" olurken bu kavramın altı ise tam olarak doldurulamıyor.

Uluslararası raporlara göre "Akademik Özgürlük" basit olarak "üniversitenin araştırma ve öğretim işlevi sonucu ortaya çıkan bilgiyi kamuya ulaştırması" olarak tanımlanıyor. Yani akademisyenlerin bilgiyi önce üretmeye sonra da kamuoyuna yayma sorumluluklarında sorun yaşanıyorsa orada da akademik özgürlük kısıtlanıyor.

Eğitim araştırmacısı, yazar Ünal Özmen'e akademik özgürlük için ne yapılması gerektiğini sorduğumda, "Bilim egemen siyasi anlayışlarla, dinlerle, gelenek ve göreneklerle çatışır. Mevcut anlayışı sarsman gerekiyor. Bunu yaptığın anda da iktidar tarafından tepki çekebilirsin. İktidar ya da egemen devlet ideolojisini gözetmek zorunda kalıyorlar. Bu Ortaçağ'da da böyleydi yüzyıllardır değişmedi. Burada konu bir şekilde ifade özgürlüğü ile birleşiyor. İfade özgürlüğü yoksa akademik özgürlüklerden de söz etmek manasız kalıyor" karşılığını verdi.

Eğitimci Alaaddin Dinçer ise Barış Akademisyenlerini hatırlattı ve "Kağıt üzerinden tüm anlaşmalar imzalanmış durumda, bir sorun yok ama siz akademisyenler bir bildiri yayınladı, en naif bildiriye imza attı diye birçoğunu KHK ile üniversitelerden attığınız anda bu büyük bir kırılma yaratıyor. Barış akademisyenlerine yapılan sonrası tüm fikir özgürlüğü adımlarının önü kesilmiş oldu. Akademiye 'sus, görüş beyan etme' mesajı verildi. Görüşleri egemen ideolojiye ters olsa bile yayınlarının önünü, araştırmalarının fonlarını kestiğiniz anda bu sözleşmeler de kağıt üzerinde kalmaya devam ediyor" sözleriyle durumu özetledi..

Akademik Özgürlük konusunda önemli bir çalışma UNESCO tarafından yapıldı. UNESCO'nun 1997 çalışmasında akademik özgürlük, "herhangi bir öğreti tarafından sınırlanmadan eğitim ve tartışma özgürlüğü", "araştırma yapma ve sonuçlarını yayma/yayımlama özgürlüğü", "fikirlerini ifade edebilme özgürlüğü", "fikirlerin sansür edilmeme özgürlüğü" başlıkları ile açıklanıyor.  UNESCO'nun bu metnine imza koyan ülkeler arasında Türkiye de var.

Özetle akademik özgürlüğe ulaşmak çok kolay ancak "siyasiler bu alanı akademiye açmaya niyetli mi?" sorusu da temel bir soru. Akademisyenlerin fikir özgürlüğü başlığında önü açılır, "görüşünü beğenmiyorum" diye kadro verilmemesinden vazgeçilir,  "o bize muhalif" diye araştırma fonlarından yararlandırılmamasından geri adım atılır ve güven ortamı sağlanırsa üniversitelerde de olumlu gelişmelerin olmaması mümkün değil.

Akademide diğer bir önemli başlık ise özerklik. Bu konuyu da başka bir yazıda işleyeceğiz.