Geçtiğimiz hafta gözaltına alınan Ahmet Özer ‘PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak’ suçlamasıyla tutuklanmış, yerine İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy kayyım olarak atanmıştı.

Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi'ne iletilmek üzere 7. Sulh Ceza Hakimliği'ne Özer'in avukatları tarafından verilen itiraz dilekçesinde, tahliye talep edilmişti. Dilekçede, "Bir kişiyi suçlu ilan etmeden önce, onun özgürlüğünü kısıtlamak, hukuk sisteminin insan onuruna ve özgürlüklerine saygılı bir şekilde işlemesi gerektiği ilkesine aykırıdır" denilmişti.

İtiraza 3 gün içinde karara bağlaması gerekirken 11. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından aynı gün içinde akşam saatlerinde reddedildi. Mahkeme'nin gerekçesinde, soruşturma kapsamındaki gizli tanığın ifadesindeki eylemlerin yeni elde edildiği belirtildi. Gerekçede, şöyle denildi:

AFAD'dan 50 şehir için turuncu ve sarı kodlu uyarı AFAD'dan 50 şehir için turuncu ve sarı kodlu uyarı

"Örgütsel faaliyet olarak değerlendirilmesi bu aşamada tartışmalı olmakla birlikte"

"Silahlı terörü örgütüne üye olma suçunun oluşabilmesi için örgütsel faaliyet mahiyetinde değerlendirilebilecek eylemlerin süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içermesi gerekmekle birlikte somut olayın mahiyetine göre örgütle belirli bir organik bağ veya temsil ilişkisi bulunmaksızın gerçekleşmesi mümkün olmayacak mahiyette bir eylemin bulunması halinde anılan suçun oluşabileceği değerlendirilerek; her ne kadar, şüphelinin üzerine atılı 'Abdullah Öcalan'ın, bazı akademisyenlerin demokratik özerklik projesine katkı sunabilecek kişiler olarak şüphelinin ismini vermesi', dava dışı bir kısım şahıslarla insani mülahaza niyetiyle yapılan görüşmeler, başka bir tarihte şüphelinin bu hususta iştiraki veya azmettiren konumu bulunmaksızın eylem tarihinde başkanlığını yürüttüğü Esenyurt Belediyesi tarafından düzenlenen festival kapsamında dava dışı birden fazla şahsın örgüt elebaşı lehine slogan atması, içeriği ve amacı tespit edilemeyen bir kısım para transferleri gibi eylemlerin örgütsel faaliyet olarak değerlendirilmesi bu aşamada tartışmalı olmakla birlikte bir an için örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyeceği düşünülse ve

''Gizli tanık ifadesi tek başına hükme esas alınamayacağı göz önüne alınsa dahi...'' 

Tanık Koruma Kanunu'nun 9/8.maddesine göre gizli tanık beyanının tek başına hükme esas alınamayacağı göz önüne alınsa dahi gizli tanığın ifadesinde geçen eylemlerin az önce açıklandığı üzere örgütle belirli bir organik bağ veya temsil ilişkisi bulunmaksızın gerçekleşmesinin mümkün olmaması başka bir deyişle söz konusu eylemin sübutu halinde niteliği itibarıyla kişi, zaman ve mekan unsurları yönünden ayrıntılı ve somut açıklamalar olması da göz önüne alındığında tek başına atılı suçun oluşmasına yeterli görülebileceği ve hal böyleyken bu aşamada kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delil olarak nitelendirilebileceği, gizli tanığın ifadesinde geçen eylemlerin zamanına göre yeni elde edilmesi nedeniyle toplanması gereken başkaca delillerin bulunması ile şüphelinin üzerine atılı suç için kanunda ön görülen ceza miktarının alt ve üst sınırı karşısında tutuklulukta geçirdiği sürenin bu aşamada orantılı olması hususları bir arada değerlendirildiğinde kararda değiştirilecek bir husus bulunmadığından şüpheli müdafilerinin itirazının reddine, kararın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ilgililere tebliğine, dosyanın gereği için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na iadesine, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde kesin olarak karar verildi."

Editör: Erva Gün