Gülşen Okay / Bitlis
Bitlis’in tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü ilçesi Ahlat’ın dağlık arazisinde bulunan volkanik taşlar, yüzyıllardır bölge insanının yaşamında önemli bir yer tutuyor.
Her sabah güneşin doğuşuyla birlikte taş ocaklarına yönelen işçiler, ustalıklı elleriyle taşları parçalayarak, onları işlenebilir hale getiriyorlar. Oldukça meşakkatli olan işte ilk olarak, demir ve kalın çivilerle kaya kütlesinde uygun damarlar tespit ediliyor ve buraya kalın mıhlar çakılıyor. Ardından, uzman ustalar tarafından yerleştirilen “karasa” adı verilen uzun demirler, kaya kütlesinin yerinden oynamasını sağlıyor. Bu teknik işlemle kaya kütlesi parçalara ayrılarak işlenebilir hale getiriliyor. Küçük çiviler kullanılarak 70 ile 100 kilogram ağırlığındaki parçalar haline getirilen kaya blokları, işleme ocaklarına götürülmek üzere kamyonlara yükleniyor. Bu süreçte işçiler, balyoz, manivela ve büyük mıhlar gibi geleneksel aletlerle çalışarak, Ahlat taşının işlenmesinde ustalıklarını sergiliyorlar. Ahlat’ta bu geleneksel zanaat, sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda bölgenin kültürel mirasını da oluşturan önemli bir unsur haline gelmiş durumda. Özellikle Nemrut Dağı eteklerinde çıkarılan Ahlat taşı, bina, cami, minare, mezar ve çeşme yapımında tercih ediliyor. Geleneksel yöntemlerle bu taşları parçalayan işçiler, el emeği ve sabır ile bu doğal kaynakları işleyerek geçimlerini sağlıyorlar.
“Tamamen bilek gücüyle çalışıp geçimimizi sağlıyoruz”
23 yılı aşkın bir süredir taş çıkararak geçimlerinin sağladıklarını anlatan Seyfettin Nacaroğlu, ilçede kendisi gibi onlarca taş işçisinin de ekmeğini taştan kazandığını belirtiyor. İşin oldukça zahmetli ve meşakkatli bir iş olduğunu vurgulayan Nacaroğlu, şunları söyledi:
“Ahlat’lı taş işçileri olarak, volkanik kaya kütlelerinden ekmeğimizi çıkarmak için her gün zorlu bir mücadeleye giriyoruz. Her sabah, Nemrut Dağı’nın eteklerinde bulunan taş ocaklarına doğru yola çıkıyoruz. Balyoz, manivela ve mıhlar gibi geleneksel aletlerle volkanik kaya kütlelerini parçalayarak, Ahlat taşının işlenmesini sağlıyoruz. Bu ustalık gerektiren iş, aynı zamanda bizim geçim kaynağımız. Taş işçiliği, sabır ve emek gerektiren bir meslek. Demir ve çivilerle kaya kütlesinde damarları belirleyip ardından uzun demirlerle kaya bloklarını yerinden oynatarak, bu zorlu işi başarıyoruz. Günlük ortalama 30 ile 40 adet arasında kütle halinde taş çıkartıyoruz. Daha sonra kesim için taş atölyeleri bu taşları bizden alıyor. Tamamen bilek gücüyle çalışıyor ve geçimimizi bu şekilde sağlıyoruz.”
“Taş ocağında çalışma, dünyanın en zor işlerinden biri”
Yaklaşık 35 yıldır bu işi yapan Muhyettin Danış, şöyle konuşuyor:
“Ekmek parası için sabahtan akşama kadar alın teri döküyoruz. Çocuklarımızın rızkı için bu işi uzun yıllardır yapıyoruz. Taş ocağında çalışma, dünyanın en zor işlerinden biri. Çok zor bir iş ve bizler de yoruluyoruz. Ancak asırlardır devam eden bir meslek. Bizlerde hem bu mesleği devam ettirmek hem de ekmeğimizi kazanmak için var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. Bir şekilde rızkımızı çıkarmak zorundayız. Bir bakıma bizler ekmeğimizi taştan çıkarıyoruz.”
“İş zor ama hayat daha da zor”
Taş işleme ustası Necat Toptaş, yurt içi ve yurt dışına satışı yapılan Ahlat taşının yaz aylarında serin, kış aylarında ise sıcak tutan özelliğe sahip olduğunu, bu nedenle de yoğun olarak tercih edildiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Ben de geçimimi taş ustalığı yaparak sağlıyorum. Her ne kadar zorlu bir iş olsa da, ilçemizde birçok insan, gelir kaynağını bu taşlar sağlıyor. Sabahın erken saatlerinde işe başlıyor akşam saatlerine kadar aralıksız çalışıyoruz. Yaz ayları boyunca çalışıp kış aylarında da bu kazancımızla geçinmeye çalışıyoruz. İş zor ama hayat daha da zor. O yüzden var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz.”