Ece Deniz
Kadın Koalisyonu ile Kadına Özgürlük ve Eşitlik Derneği ortaklığında hazırlanan “Afet Bölgesinde Kadınlar Kadın Koalisyonu Raporu” geçtiğimiz ay yayımlandı. Depremin ardından bölgeye giden ve sahada araştırmalar yapan Kadın Koalisyonu’nun raporu, afet bölgesindeki kadınların fiziksel ve psiko-sosyal ihtiyaçlarını gözler önüne serdi. Kadın Koalisyonu’ndan Prof. Dr. Gülşah Seydaoğlu, afet bölgesindeki gözlemlerini anlattı.
“Kadınlar yemek yapacak tencere bulamıyor”
Depremzedelerle Hatay ve Adana’da bir araya geldiklerini, deprem şehirlerinden yoğun göç alan Mersin’de de STK’lar ve yetkili kurumlarla buluştuklarını anlatan Seydaoğlu’na göre, görüşme yapılan kadınların yaklaşık yüzde 50’si çadır ve konteynerlerde, en az 5 kişi olan aileleriyle yaşıyor. Rapora yansıyan en temel ihtiyaç taleplerinin başında ise gıda ve hijyen malzemeleri değil, eşya talebi geliyor. Seydaoğlu duruma ilişkin “Kadınlar gıdadan ziyade çadırda, konteynerde yemek yapacak tencere, tabak, kaşık bulamıyor. Zaten buzdolabı, çamaşır makinesi vb. ihtiyaçlara erişmek çok daha zor. Yaşamlarını sürdürebilmek için eşya istiyorlar” dedi.
Deprem bölgesinde geçen zamanla birlikte engelli, hasta bakımı konusunda ihtiyaçların daha da arttığını ve bu bakımlarla ilgilenen kişilerin çoğunlukla kadın olduğunu ifade eden Seydaoğlu, psikolojik destek taleplerine ilişkin ise “Depremin ilk aylarında yaptığımız görüşmelerde kadınların neredeyse yüzde 50’si psikolojik destek talep ediyordu. Ama şu an gidip sorduğumuzda psikolojik desteğe ihtiyaç duymuyorum diyen hiç kimse çıkmayacaktır” ifadesini kullandı.
“Kadınlar çadırlarda gece tuvalete gitmeye korkuyor”
Depremin yarattığı yıkımın hem fiziksel hem de psikolojik sonuçlarına da değinen Seydaoğlu, bir hekim olarak depremin ilk haftalarında enkazdan çıkarılan birçok insanın uzuv kaybı yaşadığını, deprem kaynaklı yaşanan fiziksel ve mekânsal kayıpların da insanları psikolojik olarak yıkıma götürdüğünü vurguladı. Seydaoğlu, deprem bölgesindeki kentlerde madde kullanımının arttığına da dikkat çekerek, bunun yaşanan psikolojik yıkımın bir sonucu olarak görülebileceğini ifade etti. Raporda öne çıkan bir diğer başlık ise deprem bölgesinde kadınlara yönelik istismar suçlarının ve fuhuşun artması. Seydaoğlu, deprem bölgesindeki kadınların güvenlik kaygısını şu sözlerle aktardı; “Kadınlar saldırıya uğramaktan korkuyorlar. Tek aktiviteleri çadırlarının, konteynerlerinin önünde oturmak. Bundan bile çekiniyorlar. Gece kalkıp çadırlarının uzağındaki tuvalete gitmeye korkan ve bu nedenle altına bez bağlayan kadınlar var.”
“Merkezler kadınlar için bir soluklanma alanı olacak”
Kadınların depremle birlikte mahrem alanlarını yitirdiklerini de söyleyen Seydaoğlu “Kadınlar giyim kuşamdan tutun, her alanda mahremiyetlerini yaşayamıyorlar. Sütyenini çıkarıp uyuyamıyor, etekle oturamıyor çadırında. Çünkü kaynanası, kayınbabası da çadırda kalıyor. Kadınlar bu nedenle bizden uzun gecelikler, bol pantolonlar talep ediyor. Kadınların bu çadırlarda bebeklerini emzirebilecekleri, kıyafetlerini değiştirebilecekleri bir özel alanları yok” dedi.
Kadın Koalisyonu, deprem bölgesinde tespit edilen bu sorunların ortadan kaldırılabilmesi için, sivil toplum örgütlerinin ve yerel yönetimlerin desteğiyle kadınlar için “Kadın Yaşam Merkezleri” kurmayı amaçlıyor. Bu merkezlerde; eğitimlerden, etkinliklere, psiko-sosyal destekten kreşe kadar birçok hizmet sunulması planlanıyor. Faaliyete geçen az sayıda merkez, ihtiyaçlara yetmiyor. Koalisyon, merkezlerin yaygınlaştırılabilmesi için yerel yönetimlerden destek talep etti. Seydaoğlu, bölgede bu merkezlerin kurulması için ön ayak olduklarını ama zamanla kadınların bu merkezleri yönetmesini istediklerini belirterek, şöyle dedi: “Bu merkezler örgü evi olabilir, zamanla kadın kahvehanesine dönüşebilir. Merkezler kadınlar için bir soluklanma alanı, onarıcı bir yer olacak. Kadınları bu merkezlere sahip çıkmaya, karar alıcı olmaya davet ediyorum.”