Genel

Abalıoğlu: Av cinayetleri doğaya ihanettir

Abone Ol

CENGİZ ALDEMİR / ANKARA
Yıllardır kaçak avcılığın yanı sıra, yaban hayvanlarının para karşılığı katledilmesi hayvan popülasyonunu ve ekolojiyi olumsuz yönde etkiliyor. Kızıl Geyik, Dağ Keçisi gibi yaban hayatının sembolleri olan hayvanların av turizmine kurban edilmemesi gerektiğini, av cinayetlerinin doğaya bir ihanet olduğunu söyleyen Doğa, hayvan ve çevre koruma dernekleri ise tepkili. Doğayı ve Çevreyi Koruma Vakfı (DOÇEV) Başkanı İsmet Abalıoğlu, “Ne yazık ki son yıllarda yaşam alanlarının bozulması ve daralması, kirlenme, aşırı ve usulsüz avlanma ile birçok yaban hayvanı yok olmaktadır. Av cinayetleri doğaya ihanettir" dedi.  
Hukuki yolların yanı sıra kamuoyunu bilgilendirme, farkındalık yaratma çalışmalarını sürdüren örgütler, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın, 'Av Turizmi Uygulama Talimatı’ genelgesinin iptali için mücadele ediyor. Bakanlığın av genelgesine tepki gösteren Doğayı ve Çevreyi Koruma Vakfı (DOÇEV) Başkanı İsmet Abalıoğlu ve Doğa Derneği Koruma Programı Koordinatörü Şafak Arslan, 24 Saat Gazetesine konuştu.
Türkiye'de ilk defa 1977 yılında yaban domuzu ve 1981 yılında yaban keçisi ile başlayan av turizmi uygulamaları başta 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu olmak üzere çıkarılan yönetmeliklerle birlikte süregelmekte. Geçen yıl Vegan Derneği'nin Bolu’daki kızıl geyik 'av ihalesine' karşı açtığı yürütmeyi durdurma ve iptal talepli davasında mahkeme, Tarım ve Orman Bakanlığı izniyle açılan av ihalesini iptal etmişti. Ancak Bakanlık ülke genelinde 2023-2024 yılları içinde yaban hayatta öldürülebilecek olan hayvanların kotasını belirleyerek ilgili ihaleleri tekrar açtı. İlan edilen 'Av Turizmi Uygulama Talimatı’yla, 4 Eylül 2023 tarihinden itibaren çeşitli illerde aralarında Kızıl Geyik, Karaca, Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi ve Anadolu Yaban Koyunu'nun da olduğu yaban hayvanlarının ücret karşılığı avlanmasına izin verildi.
“BAZI TÜRLER YOK OLUYOR”
Yaban hayvanlarının sağlıklı bir ekosistemin en önemli göstergesi olduğunu söyleyen DOÇEV Başkanı İsmet Abalıoğlu, "Ne yazık ki son yıllarda yaşam alanlarının bozulması ve daralması, kirlenme, aşırı ve usulsüz avlanma ile birçok yaban hayvanı yok olmaktadır. Av cinayetleri doğaya ihanettir" dedi. Abalıoğlu, Türkiye’nin; Avrupa, Asya, Akdeniz, Ege’nin iklim ve coğrafi yapısal özellikleri içinde yer alması nedeniyle bozkır, orman, sulak alan, nehir ve göl ekosistemindeki bitki ve hayvan çeşitliliği açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi olduğuna dikkat çekerek, "Ancak, aşırı ve usulsüz avlanma, çeşitli faaliyetlere yönelik arazi kullanımları, toprak ve su kirliliği, bilinçsiz tarım uygulamaları ve tür koruma çalışmalarının yetersizliği gibi başlıca nedenlerden dolayı yaban hayvanlarının yaşam alanları daralmakta, her geçen gün sayıları azalmakta, bazı türler de yok olmaktadır” dedi. 
“CANLIYI ÖLDÜRMENİN TURİZMİ OLMAZ”
Başka bir canlıyı öldürmenin sporu, turizmi, hobisi ve ihalesinin olmayacağını söyleyen Abalıoğlu, yaban hayvanlarının sayısının azalmasındaki en büyük etkenlerden birisinin “av turizmi” adı altında yürütülen faaliyetler olduğunu ifade etti. 
Abalıoğlu, “Av turizmi” ihalelerinin bazıları açılan davalar sonucunda durdurulmuş olsa da riskin devam ettiğini, bu risklerin azaltılmasında; “avcılık” olgusunun tüm paydaşlarla birlikte ivedilikle değerlendirilmesini, 'doğa korumanın’ öncelikli olacağı mevzuat düzenlemelerinin yapılmasının, etkin denetleme sisteminin kurulmasının önemli bir adım olacağını vurguladı.  
“YANGINLAR DA ZARAR VERİYOR”
DOÇEV olarak; yaban hayvanlarının üreme, barınma, kışın beslenme gibi yaşam evrelerine destek olduklarını ve çevre eğitim çalışmaları yaptıklarını aktaran Abalıoğlu, Orman yangınlarından en fazla etkilenenlerin başında yaban hayvanlarının geldiğini söyledi. Orman yangını riski barındıran bölgelerde avcılığın yasaklanması ve hayvanların rahatsız edilmemelerinin hayati önem taşıdığını ifade eden Abalıoğlu, bu önerilerini Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya da ilettiklerini açıkladı. 
“BİLİMSEL ÇALIŞMA YOK”
Doğa Derneği Koruma Programı Koordinatörü Şafak Arslan, yaban hayvanlarının popülasyonuyla ilgili herhangi bir bilimsel çalışmanın yapılmadığı için her yıl aynı sayıların tekrarlandığını belirterek, yok edilen yaban hayvanlarının yaşadıkları alanların bir an önce restore edilmesini istedi. Arslan, kaçak avcılığa, denetimsizliğe ve yetersiz personel durumuna dikkat çekerek, "Bu sene de daha önceki yıllarda olduğu gibi üzerinde bilimsel bir çalışma yapılmadan ihalelere çıkıldı. İhaleye çıkılan ya da avına izin verilen türlerin popülasyonu ve demografik yapısı hakkında bilgi sahibi değiliz, çalışmalar yetersiz. Bakanlık da bu bilgilere sahip değil. Yapılan envanterler analizler için yetersiz kalıyor. Ama verilen kotalarda 10-12 yaş üstü hayvanlar için,’Biz bunları alalım, popülasyon daha gençleşsin’ gibi üstünkörü ve bilimsellikten uzak bir anlayışla karşı karşıyayız. O yüzden itiraz edenleri mahkeme haklı buluyor. Çünkü bakanlığın söylemleri bilime ve veriye dayalı değil" dedi. Arslan taleplerini şöyle sıraladı: 
“Türkiye'de bu avcılık sistemi bir an önce durdurulmalı ve yasaklanmalıdır. Zaten kaçak avcılık had safhada ve türlerin popülasyonunu şiddetli bir şekilde olumsuz etkiliyor. Onun dışında Bakanlığın tarım, su ve orman politikaları bu türler üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor ve yaşam alanlarını yok ediyor. Her geçen gün yaşam alanları daralan bu hayvanlar, "yasal avcılık" adı altında bir sistemle tekrardan tehdit ediliyor. Bu durumun herhangi bir sürdürülebilirliği yok. Özetle biz yaban hayvanlarının avlanmasının yasaklanmasını, yok olan alanların ve parçalanan habitatların restore edilmesini ve doğal yaşam alanlarının korunmasını istiyoruz."