56 yıl, 700 eser: Artı 700 ile İstanbul Resim ve Heykel Müzesi büyük bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor
Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde yer alan geçtiğimiz günlerde geniş bir koleksiyona ev sahipliği yapmaya başladı. Aynı zamanda sanat tarihimizin belki de en büyük eser bağışlarından oluşan Artı 700 sergisi Lale Akıncı ve Cengiz Akıncı çiftinin 56 yıllık birikimlerinden oluşuyor. Küratörlüğünü Ali Kayaalp'in, koleksiyon sanat danışmanlığını Ebru Nalan Sülün'ün üstlendiği sergide bağışlanan 700 eserin ilk aşamada 163 tanesi sanatseverlerle buluşuyor. Artı 700 sergisini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi Müdürü Hasan Karakaya, serginin küratörü Ali Kayaalp, Koleksiyon Sanat Danışmanı Ebru Nalan Sülün ve 16 yaşından beri sanat koleksiyonu yapan Avukat Cengiz Akıncı 24 Saat’e anlattı.
[caption id="attachment_436242" align="alignright" width="375"] İRHM Müdürü Hasan Karakaya[/caption]
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin plastik sanatların başlangıcından gelişimine neredeyse bütün dönemlerini içerdiğini söyleyen Müze Müdürü Hasan Karakaya, serginin müze açıldıktan sonra mevcut eserleri de zenginleştirdiğini söyledi: “1910 yılından bu yana ilk adı Sanayi-i Nefise Mektebi olan üniversitemiz bünyesinde Elvah-ı Nakşiye koleksiyonu ile temelleri atılan müzemiz, uzun süredir kapalıydı. Öncelikli ihtiyaçlar nedeniyle eser alımına gidilemiyordu. Bir devlet üniversitesi bütçesinin olanakları ile kaynakların etkin ve verimli kullanılmasına gayret edilen müze yapılacak desteklerle gelişebilir. Üniversitemiz rektörü sayın Handan İnci Elçi, müze açılışı ve bu yeni koleksiyonun müzeye katılması konularında kısıtlı olanakları seferber ederek serginin hayata geçirilmesini sağladı. Lale ve Cengiz Akıncı çifti bu alanda sanat tarihimizde yer alacak, emsal teşkil eden bağışı yapmış oldu. Bu bağış koleksiyonerleri olan Lale ve Cengiz Akıncı'nın bilgilerini, birikimlerini, yaşantılarından izleri taşıyan, eserleriyle de müzeyi kapsamıyla da zenginleştiren bir bağış.”
Sadece resimlerden oluşmuyor
[caption id="attachment_436246" align="alignright" width="226"] Küratör Dr. Öğr. Üyesi Ali Kayaalp serginin içeriğini anlattı[/caption]
Sayısı 700’ü bulan eserler arasında Artı 700 sergisinde sadece 163 tanesi sergilenecek, diğer eserler de düzenlenecek başka sergilerle sanatseverlerle buluşacak. “Pek çok müze, süreli sergileri için bu kadar çok sayıda eser çıkarmaz. Müzenin geçici sergi alanının büyüklüğü ve koleksiyonun zenginliği bize böyle cesametli bir sergi hazırlama imkânı sundu” diyen serginin küratörü Dr. Öğr. Üyesi Ali Kayaalp, sergide Naile Akıncı’dan Zeki Kocamemi’ye, Nedim Günsür’den Zeki Faik İzer’e, Tiraje’den Şükriye Dikmen’e, Nuri İyem’den Selim Turan’a pek çok sanatçının birden fazla yapıtı yer aldığını dile getirdi. Serginin kapsamı büyüdükçe kurgusunun da belirlenmesinin zorlaştığını belirten Kayaalp, Lale-Cengiz Akıncı çiftinin sanat danışmanı Ebru Nalan Sülün’ün koleksiyona olan hakimiyetiyle yavaş ve dikkatli bir çalışma sonucunda sergiyi meydana getirdiklerini söyledi. Koleksiyonun, müzenin mevcut koleksiyonuna da “mükemmel” bir şekilde eklendiğini vurgulayan Kayaalp bu uyumu sergide de gösterdiklerini şu şekilde anlattı: “Sergiyi gezenler ‘Artı700’ün kurgusunun, Burcu Pelvanoğlu ve Ayşe Köksal tarafından kurgulanmış olan ana koleksiyon sergisini tamamladığını görecekler. Dönemler ve tavırlar bu iki sergiyi belirgin atıflarla birbirine bağlıyor. Bu arada ‘Artı700’ resim ağırlıklı bir sergi ama Lale-Cengiz Akıncı Koleksiyonu çok miktarda heykel ve seramik iş de içeriyor. Özellikle seramikler, Müze’deki seramik koleksiyonunu daha da güçlendirecek.”
[caption id="attachment_436267" align="aligncenter" width="750"] Sergi, Osmanlı geç döneminden günümüze geniş bir perspektif sunuyor.[/caption]
En eski eser 1881 tarihli
“Peyzaj seksiyonundaki çalışmalar Lale-Cengiz Akıncı Koleksiyonu’na ruhunu veren esas işler gibi geliyor bana” diyen Kayaalp sergide yüzden fazla ressamın eserinin bulunduğunu söyleyerek sergide yağlıboya, baskı ve desen türünden farklı eserleri anlattı: “Naile Akıncı’nın yurtdışında ödül kazanmış, Eyüp konulu iki büyük resmi var. Sergideki en eski eser ise Halil Paşa'nın 1881 tarihli bir nü deseni. Naile Hanım’ın hocaları olan Léopold Lévy ile Zeki Kocamemi’nin peyzajları var. Hale Asaf’ın nefis bir Bursa manzarasını sergiledik. Cemal Tollu, Cevat Dereli, Eşref Üren, Ayetullah Sümer, Ferruh Başağa gibi sanatçıların peyzajları var. Sonraki duvarımız yağlıboya harici tekniklerin bir arada sergilendiği bir duvar – burada baskı resim de var, kara kalem de suluboya da. Bu duvar Halil Paşa’nın 1881 tarihli, nefis bir deseniyle açılıyor. Onu Léopold Lévy’nin çoğu gravür olan çalışmaları izliyor. Ancak Naile Akıncı’nın, Haşmet Akal’ın, Nurullah Berk’in, Zeki Faik İzer’in desenleri de bu duvarda kendine yer buldu. Türk baskı sanatının en önemli isimleri de bu desen grubunun yanında: Fethi Kayaalp, Mustafa Aslıer, Nevzat Akoral, Aliye Berger, Özer Kabaş. Sonrasında natürmort duvarımız var: İbrahim Çallı, Agop Arad, Maide Arel, Nuri İyem, Elif Naci, Haşmet Akal, Eren Eyüboğlu… Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan Turgut Zaim’e, Şükriye Dikmen’den Nevhiz’e, Metin Eloğlu’ndan Neşet Günal’a nitelikli bir figüratif seçkimiz de var. Bu seçki, genç ressam Mert Özgen’in bir işiyle son buluyor. Nihayetinde süreli sergi alanımızın en büyük, en yüksek duvarını soyut temaya tahsis ettik: Selim Turan, Tiraje, Remzi Raşa, Abidin Elderoğlu, Lütfü Günay, Abdurrahman Öztoprak gibi isimler bu duvarda bir araya geldiler. Bu kurgunun sürekliliğini kesintiye uğratan ufak sürprizler de oldu; ayrıca ismini anmadığım çok sayıda sanatçının resimleri de var.”
Koleksiyonun diğer eserlerinin de sergileyeceğinin ipucu verdiklerini söyleyen Kayaalp, “sergide iki seramik, bir de heykel var. Bunu gelecek sergi için küçük bir ipucu gibi düşünebilirsiniz. Koleksiyonun heykel ve seramik işleri için hazırlayacağımız bu serginin tarihini 2024 olarak düşündük” şeklinde konuştu.
Koleksiyon bir kronoloji barındırıyor
[caption id="attachment_436249" align="alignright" width="330"] Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün koleksiyonun önemini paylaştı[/caption]
Müze Gazhane’de sergilenen ve Naile Akıncı retrospektifi olma özelliği taşıyan ‘Bir Kendilik Öyküsü: Naile Akıncı (1953-2013)’ sergisinin küratörlüğü de üstlenen Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün, koleksiyonun Cengiz Akıncı’nın 16 yaşından beri topladığı eserlerden oluştuğunu söyleyerek koleksiyon hakkındaki değerlendirmelerini paylaştı, “Cengiz Akıncı’nın bir ressam çocuğu olduğu koleksiyonda da görülebiliyor. Birçok koleksiyon gördüm fakat bu koleksiyonun en öne çıkan özelliği kendi içinde bir kronolojiyi barındırıyor olması. Dolayısıyla koleksiyonda ülkemiz resim tarihinin yanında cam, seramik ve heykel tarihini de görüyoruz. Bu eserler de kendi içlerinde uyumlu bir kronolojiyi barındırıyor” dedi.
Sürdürülebilir bir koleksiyon mevcut
Türkiye'de Çağdaş Sanat Koleksiyonculuğu kitabının da yazarı olan Sülün, bir koleksiyonun sergilenme değeri olması için belirli kriterlere sahip olması gerektiğini vurguladı: “Bilinçli bir şekilde koleksiyon oluşturduğunuzda ortaya sergilenebilir bir koleksiyon ortaya çıkıyor. Aksi durumda tek tek eserlerden oluşan bir koleksiyonu sergileyemezsiniz. Akıncı Koleksiyonu’nun önemli bir özelliği de Resim ve Heykel Müzesi’nin mevcut koleksiyonuyla bütünlük oluşturması. 1881’den 2020’ye, Halil Paşa’dan Kadir Ablak’a kadar uzanan, manzaradan natürmorta uzanan bir tür çeşitliliği var. Bu da koleksiyonun değerini ortaya koyuyor. Koleksiyonda yer alan eser sayısının yüksek olmasının yanı sıra bu da önemli bir katkı sunuyor.” Sanat koleksiyonlarının bir canlı gibi dinamik olması gerektiğini belirten Sülün, Akıncı Koleksiyonu’nun da sürdürülebilirlik özelliğini belirtti: “Eser satın alınıp koleksiyona eklenebilir. Fakat bir koleksiyon için en önemli özellik sürdürülebilir olmasıdır. Dolayısıyla bu kadar sayıda eserin bir devlet müzesine bağışlanması da koleksiyonun nesiller boyu aktarılmasına büyük katkı sağlıyor. Bu yüzden koleksiyonerlerin var olan müzelerle iletişim kurmaları gerektiğini düşünüyorum. Genelde koleksiyonerler kendi bünyelerinde var olan eserlerini sergilemeyi tercih ediyorlar. Fakat bu da birçok prosedürü gerektirdiğinden zor bir süreç.”
Koleksiyondaki eserleri değerlendiren Sülün, kadın sanatçıların fazla olmasına dikkat çekerken bunun nedenini ise Naile Hanım’ın Akademi’deki bir kadın sanatçı olmasına dostluk kurduğu sanatçıların eserlerini koleksiyonuna katmasına bağlıyor.
Naile Hanım’ın desteği etkili oldu
[caption id="attachment_436254" align="alignright" width="370"] Cengiz Akıncı ve annesi Ressam Naile Akıncı[/caption]
Sanat eserlerinde telif hakları konusunda uzun süredir çalışan Cengiz Akıncı aynı zamanda ressam Naile Akıncı’nın da oğlu. Koleksiyona başlama noktasının, sanatçı olan annesinin kendisini desteklemesi olarak açıklayan Cengiz Akıncı, hiçbir maddi kaygı beklemediğinin altını çizdi: “Koleksiyonda eserleri yer alan Nil İzer ile annem Akademi’deki öğrencilik yıllarından arkadaş. Annem öğrencilik yıllarında evleniyor ve ben, bir sanat çevresinin içinde dünyaya gelmişim. Büyüdükçe de daha genç sanatçılarla bu sanat ortamının içinde yoğrulmaya devam ettim. Bu kişileri tanıdıkça da plastik sanatlara olan ilgim arttı. 16 yaşında anneme koleksiyon yapma isteğimi söylediğimde diğer sanatçılarla değiş tokuş ederek edindiği 30 eseri bana hediye etti. Bunun içinde Prof. Dr. Ayşegül İzer’in annesi Nil İzer’in de eserleri vardı. Koleksiyonuma ikinci bir destek ise annemin atölye arkadaşlarının eserleri oldu. Ve 1975’te resmi olarak avukat olmadan önce stajyerlik döneminde kendi paramı kazanmaya başlar başlamaz eserler edinmeye devam ettim. Meslektaşım olan eşim Lale Hanım da evlendiğimizde sanat çevresini, o insanları çok sevdi. Ve bana çok destek oldu. 40 yıl içinde eşimin de desteği ile Halil Paşa’dan günümüzün genç sanatçılarına ait resimler, heykeller, seramikler, artistik cam işleri yer alıyor.”
[caption id="attachment_436261" align="aligncenter" width="750"] Sergi, Pazartesi hariç her gün ziyarete açık.[/caption]
Koleksiyon genişlemeye devam ediyor
“Henüz yaşarken bizden sonrasını da düşünmeliydik” diyen Cengiz Akıncı, eserleri hazırladıkları vasiyet üzerine niçin İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne bağışladıklarını şu şekilde anlattı: “Çünkü Atatürk tarafından 1937’de kurulduğunda yönetimi Akademi’ye (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) bırakılıyor. Bunun yanında eski Kütahya çini ve seramiklerinden oluşan koleksiyonumuz Kütahya Çini Müzesi’ne, eski Çanakkale seramiklerinden oluşan koleksiyonumuz da Çanakkale Seramikleri Müzesi’ne devredilecek. Annemin hayattayken İzmir Müzesi’ne yaptığı bağışlar var. Keza Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi’ne de 2017’de bağış yapmıştık. Yani bizim koleksiyon yapma amacımız, eserlerin bizden sonraki nesillere ve sanat ortamımıza aktarımını sağlamak. Bunda da kamusal bir müzede sergilenmesini amaçladık. Koleksiyonumuz yaşadığımız müddetçe genişlemeye devam edecek, çünkü evimizde boş duvar görmeyi sevmiyoruz. Sonradan alınan eserler de belirlenen müzelere devredilecek.” Bağışın yanı sıra Lale ve Cengiz Akıncı, birinci derecede yasal varisleri olarak belirledikleri Türk Eğitim Vakfı da genç sanatçılara çeşitli burslar sağlayacak.
Van’da müze kurulması çağrısı
Koleksiyon bünyesinde yer alan Naile Akıncı eserlerinin, gelecek yıl Nisan ayında MSGSÜ Tophane-i Amire Sanat Merkezi’nde sergileneceğinin de müjdesini veren Akıncı, annesinin doğum yeri Van’da da bir plastik ve modern sanatlar müzesinin açılması çağrısında bulundu: “Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin ismi Naile Akıncı olan bir modern sanatlar müzesi kurma tasarısı uzun zamandır var. Eğer bunun temelini oluşturacak adımlar atılırsa buraya da bağış gerçekleştirebiliriz. Çünkü Van’daki üniversitenin kampüsü çok geniş ve bir müze için gayet uygun. Ve Van doğunun cidden önemli bir şehri. Buraya da bir sanat müzesi çok yakışacaktır.”
Bunlar da ilginizi çekebilir