Kıvanç El
Milyonlarca öğrencinin geleceğini ilgilendiren müfredat değişikliğinin yapılacağı 1 Kasım 2023 tarihinde açıklandı, yani bu açıklama üzerinden 4 ay geçti. Müfredata dair taslaklar ise Şubat ayı başında hazırdı. Özetle 3 aylık bir süreçte müfredat hazırlığı tamamlanmış oldu.
Matematik, Türkçe, Edebiyat, Fen Bilimleri, Fizik, Kimya, Biyoloji başta olmak üzere birçok dersin müfredat taslağı hazır hale getirildi. Elbette hala üzerinde bazı öneriler alındığı söyleniyor. Büyük ihtimalle önümüzdeki günlerde kamuoyu görüşüne de açılacak. Araya bir not vermekte fayda var; 1968 yılında yapılan müfredat değişikliğinin hazırlıkları 6 yıl, 2000'li yılların başındaki değişikliklerin hazırlık süreçleri ise 4 yıla yakın sürmüştü.
Eğitimdeki en ufak oynamaların nesilleri etkilediği gerçeğini dikkate alırsak, birçok ülkede müfredat değişiklikleri uzun yıllar oldukça kapsamlı çalışmalar ile yapılıyor. Bu süreçte üniversiteler, akademisyenler, pedagoglar, ilgili sivil toplum örgütleri gibi onlarca paydaş bir araya getiriliyor. Çok uzun süren çalışmaların ve özellikle tartışmaların ardından ancak müfredatlar hazırlanabiliyor. Milli Eğitim Bakanlığının 3-4 aylık süreçte bu kadar bilimsel ve pedagojik bir süreç işletip işletmediği büyük bir soru işareti.
Bakanlığın "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" olarak adlandırdığı müfredat modelinde en fazla dikkat çeken, daha doğrusu tartışılan derslerin başında Biyoloji geliyor. Evrim teorisinin kaldırıldığı müfredat, tamamen yaratılış teorisi ile anlatılıyor. Burada "evrim teorisi bilimsel değil" gerekçesi gösterilirken, "yaratılış teorisi"nin de aynı oranda "bilimsel olmadığı"na dair bir yorum ise yapılmıyor. İki teori üzerinden sadece birinin seçilmesi ve müfredatın bu yönde belirlenmesi diğer derslere bakışın da bir işareti aslında. Ayrıca bu tercihlerdeki önemli bir sebebin de "dini etki" olduğunu söylemekte fayda var.
Özetle, müfredat değişikliğinde asıl yapılmak istenen bir paradigma değişikliği. Paradigma değişirken de ideolojik gerekçeler yokmuş gibi davranılsa da asıl sebebin ideolojik olduğu çok açık. Aceleye getirme, toplumsal tartışmalardan kaçınarak düzenlemeleri yapma adımlarının arkasında da bu ideolojik bakış var.
Müfredattaki bu değişimlerin önemli bir etkisi daha var. Birçok veli, kamu okullarına olan güveni sarsılması nedeniyle özel okulları tercih ediyor. Elbette burada imkanlar önemli. Ancak imkanları olmasa bile fazlasıyla tüm şartlarını zorlayarak, ailesinden destekler alarak çocuklarını özel okullara gönderen ciddi bir kesim de var. Bir nevi aileler "zorunlu olarak" özel okula yönlendirilmiş oluyor. Eğitim araştırmacısı Ünal Özmen bu durumu, "Laik eğitim satın alınabilir, parayla alınabilir bir yaşam tarzı olmaya başlıyor" sözleriyle özetliyor.
Tüm neslin geleceğini etkileyen müfredat değişikliklerine toplumsal ilgi ve tepkinin zayıf olması, sendikaların fazla gündemine almaması, muhalif siyasi partilerin ise gündem dahi etmemesi de diğer bir sorun. Milyonların geleceğini ilgilendiren bir başlıkta yapılacak değişimin, belli bir grubun çalışmaları ile sessiz sedasız belirlenmesine karşı en başta sendikalar, ardından da siyasiler mutlaka ses yükseltmeli, bir an önce yerel seçimlerden sonra ilk olarak gündemine almalı.
Seçimler kazanılır, kaybedilir ancak kaybedilecek, zarar görecek tek bir çocuk bile olmamalı.