Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği desteğiyle yürütülen Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında, bu hafta “2025 yılında uluslararası ilişkilerde Türkiye’yi neler bekliyor?” başlıklı söyleşi düzenlendi. Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun moderatörlüğünü üstlendiği söyleşide İdiz, Türkiye açısından hem bölgesinde hem küresel boyutta hangi riskler ve avantajlar olduğu, yeni yıl arifesindeki tablo itibariyle uluslararası ilişkiler üzerine yöneltilen soruları yanıtladı. 

Semih Idiz

“Suriye, Türkiye’nin başını beklenmedik bir şekilde ağrıtacak”

2024 yılı biterken Türkiye’nin dış politikadaki durumunu, Ortadoğu’yu ve Suriye’yi özetleyerek konuşmasına başlayan İdiz, “Suriye meselesi pek çok açıdan yeni bir mesele. Yeni bir ülke yaratılmaya çalışılıyor, bu çabada pek çok ülkenin parmağı var.  Suriye konusunda yeni bir beklenti ortamı ve yeni riskler ortamıyla yılı kapatıyoruz, temenniler ortada ama tespitler yapılamıyor. Türkiye bu konuda memnun görünüyor, alkış alıyor hatta Donald Trump ‘Bu işi hallederse Erdoğan halleder’ diyor, nasıl olacak bilemiyorum. Suriye’nin çok komplike bir etnik, mezhepsel ve bölgesel yapısı var. Beklentiler çerçevesinde o noktaya varabilmek için ilk engelleri aşmak lazım. Suriye Türkiye’nin başını beklenmedik bir şekilde yeni yılda ağrıtacak” tespitinde bulundu.

“Suriye pastasında çok parmak var”

Suriye’deki demografinin özellikleri hakkında bilgiler veren İdiz, “Suriye pastasında çok parmak var. Suriye’nin etnik kompozisyonuna baktığınızda yüzde 80 Arap, bunun yüzde 10’u Alevi, gerisi Sünni. Suriye ile Irak bir ters paralellik içinde, Sünnilerin çoğunlukta olduğu ülke Suriye, Alevilerin çoğunlukta olduğu ülke Irak. Nüfusun yüzde 10’u kadar olan bir Hristiyan kesim var. Hesaba katılmayan bir faktör daha var ki bu da laik hayata alışmış olan geniş kitleler. Avrupa-Amerika Hristiyanların çıkarlarını koruyor, Türkiye Sünnilerin çıkarlarını kolluyor, İran ise Alevi ve Şii unsurlarla ilgileniyor, Rusya da stratejik açıdan orada olmak zorunda. Çok el olması nedeniyle bu konu konsensus gerektirecek, bu konsensus yeni bir Suriye’nin ortaya çıkmasına faydası olması için herkesin tolerans, anlayış göstermesi ve beklentilerinden feragat etmesi gerekir. Bir de orada bir Kürt unsuru var. Suriye ne kadar karışırsa bu Amerika’nın ve Kürtlerin işine gelecek, çünkü orada Suriye’de tek istikrarlı görünen bölge o olacak, Kürtlerin dünya ve Batı gözünde değeri önemi artacak bu da Türkiye’nin işine gelen bir şey değil” dedi.  

Türkiye sahneye daha büyük bir rol için itildi

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında değerlendirmelerde bulunan İdiz, “Türkiye’nin projesi Arap Baharı beklendiği gibi sonuçlanacaktı, Suriye’ye Sünni ağırlıklı muhafazakâr ve Türkiye’deki AK Parti’yi örnek alan bir iktidar gelecekti. Türkiye ile yakın ilişkiler içinde olacaktı ve mutlu sona erilecekti. Beklenti bu kadar basitken başımıza neler geldi. Türkiye sahneye daha büyük bir rol için itildi, şimdi o rolü oynayabilecek mi bunu göreceğiz. Kürtler konusunda ise orada olmayan Kürtler gitsin PKK’lılar gitsin deniliyor ama kimin Suriyeli kimin Iraklı kimin Türkiye’den gelme olduğu bilinen şeyler değil. Oradaki kompozisyon da değişti, "Kürt-fobi" aşılabilecek mi? HTŞ’den konuşuluyor, pek çok ülke HTŞ’yi terörist örgüt olarak lanse etmiş, hatta Amerika HTŞ’nin başındaki Colani’ye 10 milyon dolar ödül koydu, bu hafta ödülü kaldırdı. Çünkü pragmatizm var işin içinde. Kürt meselesinin Suriye’nin bütüncül ülke olmasında çok önemli rol oynayacağını ve Türkiye’nin burada takınacağı tavrın önemli olacağına inanıyorum. Türkiye’de Kürt meselesi diye bir şey var, ismini koymak lazım. Sokaktaki adamda bile yankı uyandıracak bir mesele bu. Uluslararası camiada hala ulusal çıkarlar ön planda olduğu için her şeyden önce o gelecek, ülkeler önce kendi çıkarlarını düşünecekler” diyerek Türkiye’nin Suriye’deki gelişmelerle Türkiye’deki gelişmelerin bağlatışını kurmak isterse Suriye için önerdiği toleransı ve geniş bakış açısını kendisinin geliştirmesi gerektiğini ifade etti.

İran-İsrail gerginliği

CHP'li Bağcıoğlu: “Bizden ne askeri vesayetçi ne darbeci çıkar" CHP'li Bağcıoğlu: “Bizden ne askeri vesayetçi ne darbeci çıkar"

İdiz ayrıca Arap Baharı, olası İran-İsrail savaşı hakkındaki görüşlerini de “İran’la savaş vekaleten devam edecek, doğrudan bir İran-İsrail savaşı öngörmüyorum. İran’ı Orta Doğu, Suriye, Irak denkleminde yok sayamayız, orada olacaktır ve etkisini bir şekilde hissettirecektir. İsrail açısından da bu sorun olacaktır. Araplar açısından İsrail büyük bir sorun değil, açıklamalar yapıyorlar ama Ankara kadar sesleri çıkmıyor, kıyametler kopmuyor. Arap Baharı'nın başarıya ulaşması için demokratik, laik, kapsayıcı, toleranslı yönetimin ortaya çıkması için Orta Doğu’da on yıllar geçmesi lazım. Mevcut kompozisyonda o tür fanteziler yerine burayı nasıl istikrara kavuşturulabiliriz argümanının daha önemli olacağını Türkiye’nin de bu argüman üzerine konsantre olması gerektiğini düşünüyorum” sözleriyle özetledi.

Suriyelilerin ülkelerine geri gönderilmesi

Suriyelilerin ülkelerine geri döndürülmesi konusunda insani politikaları izlemek gerektiğini söyleyen İdiz, “Suriyelileri geri gönderelim genellemesi çok yapılıyor ama bu kolay değil, nereye gönderiyorsunuz, ülkeleri harap olmuş, artık Türkiye’de asimile olmuş veya entegre olup meslek sahibi olmuş insanlar var. Bunun kapsamlı politika çerçevesinde uluslararası iş birliğiyle yapılması gerekiyor. İnsancıl boyutu unutulmadan pragmatik yaklaşımlarla bir tutum sergilenmeli, yoksa Avrupa’daki ırkçılığa düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız” dedi.

“Türkiye kendi koşullarında AB üyesi olmak istiyor”

İdiz son olarak Türkiye’nin AB sürecine yönelik de tespitlerde bulundu. Türkiye’nin AB üyelik sürecinden uzaklaştığını belirten İdiz, “Türkiye'nin AB perspektifi kalmadı, bu iş çoktan masadan kalktı. Gerekenleri yapamadık. Türkiye kendi koşullarında AB üyesi olmak istiyor. Bu olabilir mi olabilir ama bütünlüklü olarak benim koşullarımda üyelik olacak diyorsanız o da olmaz. Romanya, Bulgaristan, Slovenya gibi ülkelerin hepsi bir şeyler yaptı ve üye oldular. Avrupa’dan bekleyeceğimiz en pozitif şey özel bir ilişki. AB de tam olarak birlik olamadı, Avrupa Birleşik Devletleri olamadı, Avrupa’da da işler toz pembe değil ancak AB işlevsel bir yapı oluşturdu diyebiliriz” dedi.

Muhabir: Naz Akman