Ahmet Çağatay Bayraktar
2024 Franz Kafka’nın ölümünün yüzüncü yılı. 40 yıllık ömrüne Şato, Dava ve Dönüşüm gibi Türkiye’de de sevilen birçok eseri sığdıran Kafka, sadece doğduğu Kıta Avrupası’nı değil dünyanın farklı coğrafyalarındaki edebiyat çevrelerini de etkiledi.
Edebiyat araştırmacısı Prof. Şimon Sandbank, Kafka'nın Jorge Luis Borges, Albert Camus, Eugène Ionesco, J. M. Coetzee ve Jean-Paul Sartre'ı etkilediğini belirtirken Japon yazar Abe Kobo, ülkesinde Japon Kafka olarak tanımlanıyor. Bunun yanında ‘Dava’ ve ‘Dönüşüm’ kitapları; içerdiği anlamsızlık, çaresizlik ve belirsizlik temalarından dolayı ‘Kafkaesk’ teriminin doğuşuna da yol açtı. Kafka’nın Amerika, Şato, Babaya Mektup, Ottla’ya ve Aileye Mektuplar gibi birçok kitabının yanında Bohemyalı yazara dair bir inceleme kitabı olan ve Reiner Stach tarafından kaleme alınan 'Bu Kafka mı?’ kitabını da Türkçeye kazandıran, Avusturya Edebi Çeviri Devlet Ödülü ve Talât Sait Halman Çeviri Ödülü'nün sahibi Regaip Minareci lise yıllarında çevirmeye ve üzerine çalışmaya karar verdiği Franz Kafka’ya dair izlenimlerini 24 Saat Gazetesi’ne anlattı.
Regaip Minareci Avusturya Edebiyat Çeviri Devlet Ödülü için Viyana'da
“Kafka ile erken tanıştım”
İlk ve ortaöğrenimini Almanya’da gören Regaip Minareci, Kafka’nın bugün olduğu gibi o zaman da müfredatın vazgeçilmez bir parçası olduğunu söyledi. Bu yüzden yazarın eserleriyle çok erken tanıştığını ifade eden Minareci, “Çok iyi hatırlıyorum, üzerinde ’Franz Kafka’ yazan elimde tuttuğum ilk kitap ‘Şato’ idi. Ben Kafka çevirmeye henüz lise yıllarında karar vermiştim. Almanya’dayım, bir kitap hangi prosedürlerden geçtikten sonra çevrilir, hiçbir bilgim yoktu elbette, hele Türkiye’de sistemin nasıl işlediğinden tamamen bihaberdim. Çeviri yeteneğimi sınamak için evde kendi kendime ‘Şato’ çevirmeye başlamıştım. Ancak Kafka’nın profesyonel anlamda ilk çevirdiğim eseri İnkılap Yayınevi için ‘Dönüşüm’ oldu” dedi.
Regaip Minareci'nin çevirdiği ilk Kafka eseri: Şato
"Çeviriden önce yazar tanınmalı"
Türkiye’de okurun Kafka’yı ilk kez 1951’de ‘İmparatorun Mesajı’ tanıdığını söyleyen Minareci, 1960’larda edebiyat çevrelerinin yazarı Türkçeye doğru aktarılabilmesi için önce onun ve edebiyatının hakkında yazılmış eserlerin Türkçeye kazandırılması gerçeğini fark ettiğini belirtti: “Ben de Kafka eserlerini çevirmeden önce çevirmenin Kafka çalışması gerektiğine inanıyorum. Kafka’nın işlediği yabancılaşma, yalnızlık, değersizlik, suçluluk, kaygı, sisteme itaatkarlığa ve bürokrasiye tepki gibi yazarı tanımlayan kavramları Kafka penceresinden çözümlemesi gerekiyor öncelikle.”
“Kafka’nın anlattığı dünya bizim dünyamız”
“Kafka çevirirken her zaman zorluklarla karşılaşırsınız, bu gerçekten kaçılmaz, ancak sözünü ettiğim ön çalışmayı yaptıysanız ve bu süreçte Kafka üzerinde yıllarca çalışmış uzmanlarla tanışmayı da başarmışsanız, çeviri sürecinde doğru çözümler üretebilirsiniz” sözleriyle çeviri deneyimini aktaran Minareci, Kafka’nın edebiyatının bu denli evrensel ve zamansız bir etki yaratmasını “Kafka, bugün eserlerini yazdığı ta 120-130 yıl öncesinden günümüz çıkmazlarına şaşılacak bir şekilde ışık tutmayı başardığı için zamansız. Onun anlattığı dünya hâlâ bizim de dünyamız. Mesela 'Dava' romanının kalıcı etkisinin en önemli nedenlerinden biri totaliter devletlerdeki koşullarla ilişkilendirilebilmesi olmuştur. Yazınbilimciler, bu romanın Stalinizm ve nasyonel sosyalizmin kehanet niteliğindeki öngörüler içerdiğinden söz ediyorlar. Kafka ayrıca eserlerinde yer ve mekan belirtmediği için evrensel ve zamansız” sözleriyle açıkladı.
Minareci, Reiner Stach’ın özel koleksiyonundaki Kafka’nın Felice Bauer’e yazdığı bir mektupla
Kafka Türkiye’yi 1940’lı yıllardan itibaren etkiledi
“Kafka'nın yazılarındaki ‘yabancılaşma’ ve ‘anlam arayışı’ gibi temalar, çağdaş edebiyat için hala geçerli mi?” sorusunu yazarın Türkiye’deki edebiyat dünyasına etkileriyle anlatan Minareci, Türkiye’de Kafka üzerine yazılmış çok sayıda tez ve bilimsel makaleler olduğunu ve bunlara her geçen gün yenilerinin eklendiğini kaydetti:
“Bu çalışmaların ortaya koyduğu bir gerçek var: Türk edebiyatı 1940’lı yıllardan başlayarak Kafka’dan etkilenmiş ve etkilenmeye de devam ediyor. Kafkaesk öğeler kullanan ve bunu önceleri öykülerde yapan birkaç yazar adı vermek istiyorum: Sait Faik Abasıyanık, Ahmet Hamdi Tanpınar, Aylak Adam kitabı ile Yusuf Atılgan, Bilge Karasu, Oğuz Atay, Ferit Edgü. 1960’lı yıllarda bu akıma Adnan Özyalçıner ve Nevzat Üstün dahil oldu. 1970’lerden itibaren ise doğrudan ‘Dava’ romanının etkisinde ortaya çıkmış eserlere karşılaşırız: Erdal Öz ‘Yaralısın’; Sevgi Soysal ‘Şafak’; Çetin Altan ‘Büyük Gözaltı’. Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ ve Yusuf Atılgan’ın ‘Anayurt Oteli’ romanları Kafka’nın kahramanlarının huzursuz edici durumlarını açık bir şekilde yansıtan eserler”
2024 Kafka Yılı nedeniyle Regaip Minareci'nin katıldığı söyleşinin moderatörlüğü yayınevinin editörlerinden Gamze Varım üstlendi
Yaşadığı dönem bilimsel keşifler çağı
Yazarların yaşadıkları dönemden beslendiğini belirten Minareci Kafka’nın hayatta olduğu dönemdeki bilimsel çalışmaların günlük hayatı da doğrudan etkilediğine işaret etti:
“Kafka’nın yaşadığı dünya bugünden bakıldığında bambaşka bir yerdi. Yirminci yüzyılın başlarında hayata farklı bir bakış açısı ortaya çıkmıştı. Yeni bilimsel keşifler dünyanın daha karmaşık görünmesine neden oluyordu. Albert Einstein’in izafiyet teorisi fiziği bir anlam krizine sürüklemişti. Sigmund Freud psikanalizi kendi başına bir bilim olarak tanımlamıştı. Ego ve ruh psikolojinin merkezine oturmuştu.”
Kafka'nın ölümünden sonra yayımlanan ilk romanı Amerika yazarın diğer eserlerine nazaran farklı bir üslup taşıyor
“Hakkında yazılmış eserler de okunmalı”
“Kafka’nın bu ortamda kaleme aldığı kendi çağının sıkıntılarını yansıtan romanları, öyküleri, günlükleri ve mektupları günümüze kadar özgün, rahatsız edici, dokunaklı etkisinden hiçbir şey kaybetmedi. Tam tersine onun eserlerinin, hayatının ve dünyaya bakışının bize, özellikle de günümüzde kendimiz ve çevremiz hakkında çok şey söylediğini ve Kafka’nın sadece edebiyatta değil sanatın hemen hemen bütün dallarında modernizmin odak noktası olmayı sürdürdüğünü gösteriyor. Genç okurlara şunu söyleyebilirim: Kafka’nın eskiden 'Kafka gerçekçiliği' diye bir kalıba sokulan kafkaesk üslubu, günümüz gerçekçiliğiyle bire bir örtüştüğü için onun ölümsüz eserlerini olduğunu kadar onun hakkında yazılmış belli başlı eserleri de okumayı ihmal etmesinler.”
“Eserleri arasında ayrım yapmak imkânsız”
“Kafka’nın eserleri arasında ayrım yapmak bir Kafkasever için zor hatta imkânsızdır” diyen Minareci, en çok sevdiği Kafka eserini şu sözlerle anlattı:
“Her şeyden önce bir okuru olarak en çok ‘Babaya Mektup’tan etkilendiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Bu eserini de çevirdim ve çevirirken nasıl duygulandığımı bugün gibi hatırlıyorum. Çünkü bu eser bilindiği üzere bir öykü değil, Kafka’nın babası Hermann Kafka’ya yazdığı ancak hiçbir zaman ona iletmediği uzun bir mektuptur. Baba-oğul arasındaki sancılı ilişkiyi eşsiz bir edebi dille anlatır.”
Kafka farklı sanat dallarını da etkiliyor
Yazarın evrensel ve zamandan bağımsız eserleriyle günümüzdeki edebiyatı da aşarak farklı sanat dallarını da etkilediğini söyleyen Minareci, “Özellikle ölümünün yüzüncü yılı olan 2024’te Çek Cumhuriyeti, Amerika, Avusturya ve Almanya başta olmak üzere bütün dünyada sanatın bütün alanlarında düzenlenen etkinliklerle anılmaya devam ediyor. Kafka uzmanları, bu etkinliklerin bu yılla sınırla kalmayacağına, sanatseverlerin gösterdiği büyük ilgiden dolayı bu yıl sahnelenen performansların önümüzdeki yıllarda da sanatseverlerle buluşmaya devam edeceğine kesin gözüyle bakıyorlar” dedi.
Babaya Mektup için: Çevirirken nasıl duygulandığımı bugün gibi hatırlıyorum
“Aynı eserde her seferinde yeni şeyler keşfedilir”
Elli yıllık çeviri yolculuğunda Kafka’yı ilk kez çevirdiği dönemden günümüze yazara dair yeni bakışlar keşfettiğini söyleyen Minareci, “Kafka okumak, aynı eseri her okuduğunuzda eserin derinlerinden yeni bakış açıları bulup çıkarmak yeni şeyler keşfetmektir, eseri farklı bir biçimde anlamaktır. Dolayısıyla kendimden yola çıkarsam lise çağında okuduğum örneğin bir ‘Dönüşüm’ ile bugün okuduğum ‘Dönüşüm’den anladıklarım çok farklıdır. Örneğin son okuduğumda kız kardeşin değişimi dikkatimi çekmiştir. Hayat yolunda giderken kız kardeşine eğitimi için maddi destek veren Gregor Samsa, artık bu gücünü kaybedince ona düşkün kız kardeşi böceğe dönüşmüş abisini yük olarak görmeye başlar, ondan kurtulmanın yollarını arar. İlk okumalarımda kız kardeş meselesi beni meşgul etmemişti mesela” sözleriyle bakışını ortaya koydu.
Reiner Stach imzalı 'Bu Kafka mı?' yazar hakkında merak edilenlere yanıt veriyor
“Hepimizin içinde bir Kafka gizlidir”
Kafka ile olan uzun mesaisinde yazar ile benzeşiklik kurduğu durumları anlatan Minareci, yazarın sanılanın aksine karamsar ve melankolik olmadığı bilgisini de verdi:
“Kafka’nın başlarda sanıldığı gibi sadece karamsar, bezgin, yaşamdan zevk almayan biri olmadığı artık biliniyor. Bilhassa en yakın arkadaşı ve Kafka eserlerini yaşatıp günümüze ulaştıran Max Brod, Kafka’nın tam aksine esprili, duygusal, eğlenceli bir insan olduğunu her fırsatta tekrarlamıştır. Dolayısıyla tüm bu özellikleriyle değerlendirildiğinde Kafka içimizden biridir ya da bir başka deyişle hepimizin içinde bir Kafka gizlidir.”