Haber: Deniz Ali Tatar

İmamoğlu'ndan kayyım tepkisi: Unutmamak gerekir ki, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' İmamoğlu'ndan kayyım tepkisi: Unutmamak gerekir ki, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'

2009 yılında “Amirallere Suikast” davasında tutuklanan, serbest bırakıldıktan sonra şu anda FETÖ örgüt üyesi olmaktan dolayı ceza alan savcı Süleyman Pehlivan tarafından hakkında yeniden yakalama kararı çıkarılmasından sonra evinde hayatına son veren Deniz Yarbay Ali Tatar, vefatının 14. yılında mezarı başında anıldı. Dönemin sembol isimlerinden Tatar için kabri başında düzenlenen törene; Tatar’ın ailesi, arkadaşları ve siyasiler katıldı. Törene; CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP PM üyesi Hüseyin Can Güner ve İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Selcan Taşçı Hamşioğlu katıldı. Törenin en dkkat çekici konuğu ise, 15 Temmuz darbe girişiminde eşi Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok’u kaybeden Nihal Olçok oldu. Törene katılamayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise, törene çelenk gönderdi.

Image 50768897

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından törende konuşan Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, öncelikle törene katılan Nihal Olçok’u selamladı: “Bir süre önce büyük bir alicenaplıkla çıktığı televizyon konuşmasında, kendi acılarını bir yana bırakarak ‘Bizim acımız Ali Tatar'ın acısından daha büyük değil’ diyebilen bir insan. Bu insan büyük bir kaosta, yaşadığımız hain bir kalkışmada, hem eşini hem de oğlunu kaybetti gencecik yaşta. Nihal Hanım hoş sefa geldiniz, onur verdiniz bize.” Sözlerine şair Nazım Hikmet’in;  ‘Esas olan sadece yaşamak değil; insana yakışır şekilde ve onurlu yaşamaktır. Teslim olmadan, boyun eğmeden, sürünmeden, el etek, öpmeden yaşamaktır’ sözleriyle başlayan Tatar, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

“Ünlü şairi tanıyanlar şahitlik edecektir ki, bugün Hakk'a yürüyüşünün 14’üncü yılında andığımız Yarbay Ali Tatar, bütün hayatını bu düsturda yaşadı. Her daim haklının, mazlumun yanında durdu. Güçsüzün, zalimin, haksızın karşısında susmayı, boyun eğmeyi kabullenmedi. Ülkemizin başına çöreklenen FETÖ belası karşısındaysa esareti reddedip hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı isyanı seçti. Olağan değildi seçimi, kabul ediyorum ve 14 yılın ardından bir kez daha bütün sitemlerimi bir kenara bırakarak kararına saygı duyuyorum. Ancak hiçbir şekilde kutsamaya, olağanlaştırmaya çabalamıyorum. Fakat bir düşünün, o günlerde ve sonrasında bu ülkede yaşadığımız ne olağandı ki? Kim ne derse desin, bu yaşadıklarımızın hiçbirisi olağan ve normal durumlar değil. Kanıksanabilecek, alışılabilecek bir hal asla değil. Elbette ki böyle olağanüstü durumlar, kahramanlar üretir. Yarbay Ali Tatar gibi birileri çıkar ve gerçekleri canıyla haykırır ve oyunu bozar. Onların adları vicdanlara ve tarih kitaplarına kazınır. Fakat bir gerçek var ki o da şu: Yalnız Yarbay Ali Tatar değil şu anda burada olan, olmayan birçok insan da normal şartlarda yazamayacağı, konuşamayacağı direniş sözleriyle özdeşleştiler. Yapamayacaklarını yapıp olmayı düşünemeyecekleri yerlerde dimdik durmayı başardılar. Eğer bunu yapmasaydık, yan yana durmayı, dayanışmayı beceremeseydik, ne bahsettiğim bu şer ortaklığı dağılır ne de şimdi burada bulunan birçok masum kardeşimiz zindanlardan çıkıp özgürlüğüne kavuşabilirdi.”

Image 123650291

Tatar, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Bizler kimseden sözümüzü esirgemedik. Keşke sözümüz kâr etse de 15 Temmuz felaketi önlenebilseydi. Canlı yayınlarda o utanç verici manzaralarla karşılaşmasaydık. Hain girişim sonunda, yüzlerce insanın ocağına ateş düşmese, yaralanmasa ve daha da acısı kurunun yanında yaş yanmasa bilerek veya bilmeyerek Fetullahçı çetenin hainleriyle karıştırılan masum insanlar hapislerde çürümeseydi. Keşke birileri 15 Temmuz hain darbe girişimini Allah’ın bir lütfu olarak görmeyip ülkemizin iyi kötü işleyen demokrasisini, hukukunu ve adaletini altüst etmese ve ekonomiyi bu hale getirmeseydi de kapı kapı para aramasaydık. Ama maalesef bütün bunlar gözümüzün önünde olup bitti ve biz engel olamadık. Fakat şimdi önümüze bakmak, geçmişten dersler çıkartmak, umutsuzluğa kapılmadan bu cendereden çıkmak için çare üretmek zorundayız. Zira bu topraklar bizim vatanımız. Bu topraklarda doğduk. Bu topraklara gömüleceğiz. Vatan bizim evimiz. Bizler var oldukça cehaletin karanlığı, hukuksuzluk, adaletsizlik ve vicdansızlık bu ülkede galip gelemeyecek. Buna izin vermeyeceğiz.”

Image 123650291 (1)

Ardından sözü alan Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar, özellikle gençlere teşekkür ederek şunları söyledi: “Her geçen gün artan bu kalabalığın içindeki gençlere çok teşekkür ediyorum. Her geçen gün gençler daha da olayın bilincine varıyor. Biz Ali’yi kaybettiğimizde, ben savcıların yargılanmaları için ‘yargılanacaksınız’ demiştim. Emniyet tarafının yargılanması, hepsinin yargılanması için ‘Davalar açılacak’ demiştim. Bu davalar açıldı, ama bir kısmı kaçtı bunların. Bir kısmı tutuksuz yargılanıyor. Davaları izlemeye gittiğimizde, tutuklama kararı istiyoruz. Tutanaklara imza atanların, bu suçlamaları yapanların tutuksuz yargılandığını görüyoruz. Ama bunlar hâlâ tutuklanmıyor ve benim gözümün içine baka baka konuşmalar yapıyorlar. Ben bu süreçlerin hızlanmasını, bunların daha uzun cezalar almasını sabırla bekliyorum.”

 Image 50431745

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ise, Genel Başkan Özgür Özel'in Manisa'da bir programı olduğu için gelemediğini ve baş sağlığı dileklerini ilettiğini söyledi. Ağbaba, şunları söyledi: “Biliyorsunuz, Sayın Özgür Özel ile birlikte bir cezaevi komisyonu var CHP'nin. O dönem biz de karınca kararınca bu kumpasları kuranlara karşı askerlerimizin, hocalarımızın yanında olmaya çalıştık. O gün hangi noktada duruyorsak, bugün de aynı noktada durduğumuzu belirtmek isterim. Hiç kuşkusuz, Türkiye tarihinin en karanlık dönemlerinden birini hep beraber yaşadık. Çeşitli davalarla Balyoz'la, Ergenekon'la, askeri casusluk davalarıyla düşmanın yapmadığını, mahkeme kararlarıyla bir ülkenin silahlı kuvvetleri yok edilmek istendi. Bir ölçüde başarılı olundu. Maalesef başarılı olundu. O gün koca koca hocalar, koca koca yazarı, çizeri maalesef kumpası göremezken hem burada bulunan birçok dostumuz, komutanlarımız kendi makamlarını terk etti kimisi, istifa etti; kimisi cezaevinde. Bunu övünerek söylemek isterim: Birçok cezaevine gittik, Hadımköy'e gittik, Hasdal'a gittik, Silivri'ye gittik, Şirinyer'e gittik. Ben bir tane boynu bükük bir asker görmedim, boynu bükük bir komutan görmedim. Öncelikle onlara da buradan bu duygularımı, selamlarımı, saygılarımı iletmek istiyorum. Ali Tatar, o büyük karanlığı bizim tarihimizin belki en karanlık dönemine, en karanlık günlerde aslında bir ışık yakmaya çalıştı. Onun kendi canıyla yakmaya çalıştığı ışık, daha sonra bütün Türkiye'yi aydınlattı. Türkiye'de maalesef zaman zaman acılarımızı ayrıştırıyoruz. Acılarımızı ayrıştırma değil, birleştirme dönemi. Acıyı hep beraber yaşama dönemi. O nedenle biricik evladını, ciğerparesini kaybeden sevgili Nihal Olçok'un burada olması çok kıymetli, önemli. Onu da tekrar başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Umarım bu dönemler aydınlığa çıkar. Hem Ali Tatar'ın hem Balyoz'da, Ergenekon'da, askeri casuslukta haksızca suçlanan, mesleklerinden edilen insanların hakları da bir gün verilir. Bu adalet mücadelesini hep beraber sürdüreceğimiz sözünü de vermek istiyorum."

Image 50735873

Son olarak sözü alan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Selcan Taşçı Hamşioğlu ise, Tatar’ın yargılandığı davaları sürecinde gazeteci olduğunu ve adaletsizlikleri duyuran kalemlerden bir tanesi olmaya çalıştığını söyledi. Hamşioğlu, sözlerine şu şekilde devam etti: “Bu anlamda bir vicdani rahatlık içindeyim ama, bunun hiçbir anlamı yok. Ben o gün gazeteci olarak ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir genç olarak geleceğimin nasıl karardığını da izledim. Şimdi bir anne olarak çocuğumun nasıl bir karanlığa doğduğunu da gerçekten acıyla tecrübe ediyorum. Biz bugüne gelmeyi engelleyebilirdik. Ben o gün bir gazeteci olarak siyasetin ne olup bittiğinin nasıl bu kadar farkına varamadığını anlamakta çok güçlük çektim. Feryat ettik biz o salonlardan, sesimizi duyuramadık. Dolayısıyla ibret alınmasaydı tekerrür eder miydi, tarih şerhine ben çok inanırım. İbret almamız gerektiğini ve ben genç bir siyasetçi olarak kendi adıma ibret aldığımı ve o gün eleştirdiklerime benzemeyeceğimi söyleyebilirim. Siyasi alanda da o gün verdiğim mücadeleyi devam ettireceğimin sözünü verebilirim. Gökçen'e bu ülke çok şey borçlu. Murat Albay'ın çocuklarına, Duru'ya, Batu'ya çok şey borçlu. Yüzlerce insanın, yüzlerce anneye, babaya, yüzlerce evlada çok şey borçlu. Bugün itibarıyla o borçları ne olursa olsun, yani adaleti geç de olsa tecelli ettirebilsek bile hukuki anlamda ödeyebilmiş olma ihtimaliniz yok. Ama yeni borçlar yaratmama şansına sahibiz. FETÖ bitmiş olabilir, bitmiş varsayıyor olabiliriz. Ama FETÖ'cülük devam ettiği sürece, bu ülke bu acıları tekrar tekrar yaşayacaktır. Maalesef böyle bir geleneği var bu ülkenin. Dolayısıyla mücadele etmemiz gerekenin isimler, ünvanlar değil; yöntemler, metotlar, hedefler, gayeler olduğunu düşünüyorum. Hepinizin de bu mücadeleyi vermekten geri durmayacağına zaten inanıyorum. Ayaklarınıza sağlık burada olduğunuz için. İnşallah her geçen yıl bu kalabalık daha da artar. Bu kalabalığın yansıttığı insanların sayısı artar, bir şuura dönüşür."

Tören, Alevi erkanı gereğince Hasan dedenin okuduğu gülbanklar ve zakirlerin bağlama eşliğinde söyledikleri deyiş ve nefeslerle son buldu.

Image 50747649

5 Aralık 2009 'da Savcı Süleyman Pehlivan'ın talebi üzerine tutuklanıp Hasdal Askeri Cezaevi'ne gönderilen Tatar, serbest bırakıldıktan sonra hakkında yeniden yakalama kararı çıkması üzerine 19 Aralık 2009 da evinde hayatına son vermişti.  2010 Yılında Yargıtay üyeliğine seçilen savcı Süleyman Pehlivan 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanıp yargılanması sonucunda FETÖ üyeliğinden 13 yıl 6 ay ceza aldı. Halen farklı davalarda yargılanmaya devam ediyor.

Editör: Deniz Ali Tatar