İSTANBUL (AA) - Bu yıl 11'incisi düzenlenen Uluslararası İletişim Günleri, uluslararası düzeyde önemli isimlerin katılımıyla Üsküdar Üniversitesi ev sahipliğinde başladı.

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, "Dijital Eşitsizlik ve Veri Sömürgeciliği" ana teması kapsamında 3 gün sürecek sempozyum boyunca ulusal ve uluslararası üniversitelerden alanında uzman konuşmacıların katılacağı 50 oturum gerçekleştirilecek.

Açıklamada, sempozyumdaki görüşlerine yer verilen Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sosyal medyanın bugünkü iletişim kaynakları arasındaki önemine dikkat çekti.

Tarhan, "İyi ki sosyal medya var. Özellikle son yaşanan Gazze olaylarını gördüğümüz zaman, Filistin'deki eşitsizliği ve soykırıma kadar varan durumu gördükten sonra... Eğer klasik medya olsaydı biz orada yaşananlardan bu kadar haberdar olmayacaktık ve göremeyecektik. Bize sadece sunulan bilgileri görecektik. Önceki dönemlerde olduğu gibi ciddi bir bilgi manipülasyonu yaşanacaktı. Bu manipülasyonla birçok ön yargının devam ettiğini görecektik. En büyük düşmanımız ön yargılar, en büyük ihtiyacımız da diyalog." ifadelerini kullandı.

Merkez Bankası reeskont kredilerinde toplam faiz maliyetini düşürdü Merkez Bankası reeskont kredilerinde toplam faiz maliyetini düşürdü

- "İletişimde etkili 3 stil var"

İletişimde etkili 3 stil olduğunu kaydeden Tarhan, birincisinin kognitif, ikincisinin komünikasyon ve üçüncüsünün de başa çıkma stili olduğuna değindi. Prof. Dr. Tarhan, bu 3 tarzın bir insanın karakterini oluşturduğunu, düşünce tarzı etkilenerek küresel eşitsizliğin ortaya çıktığını, ırkçılığın da ciddi bir düşünce tarzı değişikliği olduğunu kaydetti.

Almanya'da Hitler'den sonraki dönemde yapılan araştırmalarda, Hitler'in bilimi manipüle ettiğinin görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Tarhan, Nazi doktrini ile "insanların kötülüğü sıradanlaştırdığını" belirtti.

Prof. Dr. Tarhan, otomatik düşünce kalıplarının toplumu şekillendirdiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Dünyada politik düzeyde eşitsizlik yaygın durumda. Bunu Gazze olaylarında gördük ama tabanda öyle değil. Üniversitelerde bu eşitsizliği göremiyoruz. Özellikle batı toplumlarında bu konuda tabanda daha büyük duyarlılık var, bu küresel eşitsizliğe karşı. Doğu toplumlarında küresel eşitsizliğe karşı gençlerde duyarsızlık var. Emperyalizme karşı duyarsızlık var. Niye? Bunun sebebinin, Doğu toplumlarının otoriter yönetimleriyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Bir aile düşünün, ailede anne baba baskısı varsa, zorbaysa, otoriterse çocukların öz güvenleri düşük olur, hakkını savunamayan çocuklar olur. İlk ergenliğe ulaştıktan sonra ya pasif bir hale gelirler ya da evi terk edip giderler. Aynı şey, baskıcı toplumlarda oluyor."

- "Dijital devrimin olumlu yanlarını işlemek, olumsuz yanlarına karşı duyarlı olmak gerek"

Sempozyum katılımcılarından Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör ise uzun yıllardır devam eden teknolojik gelişmelerin, korona ile "devrimsel nitelik kazanan bir evriliş süreci" içine girdiğini bildirdi.

Dijital devrimin olumlu yanlarını işlemek, olumsuz yanlarına karşı duyarlı olmak gerektiğini kaydeden Güngör, "Güç, ister siyasetin başında olsun, ister ekonominin başında olsun, kitleleri kendi sömürü alanlarında tutmak için her zaman ittifak halinde olur. Dolayısıyla, dijital teknolojilerin dönüştürücü etkisiyle ve güçlerin yönlendirmesiyle karşı karşıya bütün dünya. İnsanlık teknolojiyi, dijitali kullanıyor ama onlardan istenildiği gibi kullanıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Süleyman İrvan da dijital teknolojilerin hızla geliştiği bu dönemde, teknolojinin yarattığı imkanlar kadar sorunlara da eğilmek gerektiğinden bahsetti.

8 milyarlık dünya nüfusunun 5,6 milyarının cep telefonuna, 5,3 milyarının internet erişimine ve 5 milyarının da sosyal medya hesabına sahip olduğuna işaret eden İrvan, "Bu rakamlara bakarak insanlığın ne kadar hızlı dijitalleştiğini ve yeni medya ortamına uyum sağladığını söyleyebiliriz. Öte yandan, dijital imkanlardan yoksun milyonlarca insan olduğunu da gündeme getirebiliriz. Dünyanın gelişmiş bölgelerinde, dijital yorgunluk diyebileceğimiz bir durum söz konusu. İnanılmaz boyutlara ulaşmış dijital bir bilgi akışından söz edebiliriz." şeklinde görüş belirtti.

- "Herhangi bir demokrasi biçimine hizmet edemezler"

"Dijital Çağda Eşitsizlik ve Dışlayıcı Rejimler: Eşitlikçi Bir Tahayyüle Doğru Düşünmek" başlıklı sunum gerçekleştiren Londra Üniversitesi'nden Prof. Dr. Natalie Fenton ise "Demokrasinin eşitliği beraberinde getirdiğini söylerken, kapitalizmin de eşitsizlikten beslendiğini, dolayısıyla demokrasi ve kapitalizmin bağdaştırılamayacağını söyleyebiliriz. Medya ve iletişim sistemlerinin çoğunun kapitalist ilkelere dayalı olduğunu söylesek de kendi başlarına demokratik olamazlar veya herhangi bir demokrasi biçimine hizmet edemezler." değerlendirmesini yaptı.

Kaynak: aa