İzmir’de Suriyeli mülteci kadınlar, üyesi oldukları derneğin çalışmalarına katılıp karşılaştıkları şiddet ve hak ihlallerinde nasıl başa çıkmaları gerektiklerini öğreniyorlar. Derneğin yöneticisi Srour, mülteci kadınların her geçen gün güçlendiğini, haklarını öğrendikçe şiddetin azaldığını belirtti. İlgililer, Türkiyeli kadınlara “Dayanışma” çağrısında bulunurken cinsel şiddet faillerine, caydırıcı ceza verilmesini önerdi
Onur Pazarlı/İZMİR - Devam eden savaş ve ekonomik çöküntünün bir sonucu olarak ülkelerini terk eden mülteci kadınların çoğu, yolda ve sığındıkları ülkelerde erkek şiddeti ve cinsiyete özgü toplumsal baskıyla karşı karşıya kalabiliyorlar. Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre, dünyada 70 milyon mülteci bulunuyor ve bunların önemli bir çoğunluğunu kadın ve kızlar oluşturuyor. Mülteci kadınların yaşadıkları, son yıllarda başlı başına bir insan hakları sorunu halini almış durumda. Özellikle ülkelerindeki savaştan kaçarak komşu ülkelere göç eden kadınların yaşadığı şiddet, bugün kadınlara yönelik şiddetin en ağır biçimlerinden biri olarak değerlendiriliyor. Şiddet, göçle son bulmuyor Son yıllarda Suriye’den de milyonlarca mültecinin gelmesiyle, Türkiye’de mülteci kadınlara yönelik erkek şiddeti artık görmezden gelinemeyecek boyutlara ulaştı. Gündelik hayatın her alanında, ev, işyerleri ve kamusal alanda, zorla evlendirme, ev içi şiddet ve taciz gibi farklı şiddetle maruz kalan mülteci kadın ve kızların yaşadıkları, ülkelerinden ayrılmalarıyla son bulmuyor. Sığındıkları ülkeye gelene kadarki süreçte ve sığındıkları ülkede de kadınlar, çeşitli şekilde şiddete maruz bırakılabiliyorlar. 3,5 milyondan fazla kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra Türkiye’de, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (United Nations High Commissioner for Refugees - UNHCR) kayıtlı 500.000’den fazla diğer uyruklardan mülteci yaşıyor. Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli sayısı, 13 Aralık 2019 tarihi itibarıyla bir önceki aya göre 8 bin 700 kişi artarak toplam 3 milyon 695 bin 944 kişi oldu. Kayıtlı Suriyelilerin 2 milyon 2 bin 880’i (yüzde 54,2) erkek, 1 milyon 693 bin 64’ü (yüzde 45,8) ise kadınlardan oluşuyor. Sokakta nefrete dayalı şiddet Türkiye’de büyük çoğunluğunu Suriyelilerin oluşturduğu mülteci kadınlar, hem özellikle ırkçılıktan kaynaklı yabancı düşmanlığı temelli şiddetin hem ev içinde hem de yoksullukla katmerlenmiş şiddetin hedefi halindeler. Bunun en acı örneğini, 2017 Temmuz’unda Emani Al-Rahmun’un tecavüze maruz bırakıldıktan sonra çocuğuyla birlikte katledilmesiyle gördük. Emani’nin ölümü, Suriyeli ve mülteci kadınların yaşayabilecekleri şiddetin sınırlarını gösterir nitelikte. Bu olay, mülteci kadınların, ne denli korkunç, kolay ve saldırıya açık bir kesim olduklarına işaret ediyor. 10 Suriyeli kadından 9’u fiziksel şiddete uğruyor Hacettepe Üniversitesi, Suriyeli mülteci kadınların üreme sağlığı ve toplumsal cinsiyet temelli şiddete yönelik hizmetlere ilişkin ihtiyaçlarının belirleme amacıyla hazırladığı rapor, gerçekleri rakamlarla ortaya koyuyor. 2019 Haziranda açıklanan rapor, 413 Suriyeli kadınla görüşerek hazırlandı. Raporla, son 12 ay içinde, her 10 mülteci kadından 9’unun fiziksel, 8’inin duygusal, 8’inin ise cinsel şiddete maruz kaldığı ortaya çıktı. Rapora göre, Türkiye’de temel ihtiyaçlarını karşılayan Suriyeli mültecilerin oranı yüzde 1’e düştü. Kadınların yüzde 92’si en az bir kez evlendiğini, yüzde 59’u ilk evliliğini 18 yaşından küçükken yaptığını bildirirken resmi nikâh oranı yüzde 90, dini nikâh oranı ise yüzde 97 oldu. Şiddete karşı başvuru oranı, yüzde 7 Suriyeli 10 kadından 6’sı, yaşamının herhangi bir döneminde yakın ilişkide olduğu erkek tarafından hakaret, küfür, aşağılama, küçük düşürme, tehdit şeklindeki duygusal şiddet türlerine maruz kaldığını belirtti. Kadınların yüzde 42’si maruz kaldıkları şiddeti yakın çevrelerine anlattıklarını belirtirken, yalnızca yüzde 7’si şiddetle ilgili kurumsal başvuruda bulundu. Kadınlar, böyle bir başvuruyu, “ailenin mahremiyetinin ihlali” olarak değerlendirdi. Suriyeli kadınların yüzde 15’i Türkiye’de resmi evlenme yaşının 17 olduğundan, yüzde 16’sı ise ebeveynlerin 15 yaşından küçük çocuklarını evlendirmeleri durumunda suç işlemiş olacaklarından haberdar olmadığını söyledi. Türk Medeni Kanunu’na göre, tek eşle evliliğin yasal olduğunu bilmeyen Suriyeli kadınların oranı, yüzde 23’ü buldu. Rapor, Suriyeli kadınların yüzde 47’sinin, Türkiye’de kanunen eşinin kadını cinsel ilişkiye zorlamasının suç olduğunu bilmediğini ortaya koydu. Güvencesiz çalışma, cinsel şiddete karşı dayanaksızlaştırıyor Mülteci kadınların yoksulluk ve statüsüzlükten kaynaklı güvencesizlikleri, iş bulup çalışmaya başladıklarında da iş yerlerinde yaşadıkları cinsel ve ekonomik şiddete karşı onları dayanaksız bırakıyor. Birçok mülteci kadın ve kız, yedek iş gücü olarak görüldüklerinden dolayı, zaten mevsimlik işçilik, tekstil, ayakkabıcılık gibi informel ve güvencesiz işlerde istihdam ediliyor. Bununla birlikte, Suriyeli, Afganistanlı, İranlı ve Iraklı mülteci kadınlar başta olmak üzere birçok mülteci kadın iş yerlerinde cinsel tacizden tecavüze cinsel şiddetin her türlüsüne maruz bırakılmanın yanı sıra, ücretlerinin ödenmemesi, Türkiye vatandaşlarına göre daha düşük ücret verilmesi ve erkeklere göre daha az ücretle çalıştırılma gibi sorunlarla karşı karşıyalar. Şiddete karşı hukuk eğitimi İzmir’de Suriyeli mültecilerin kendilerinin kurduğu Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği’nin üyesi kadınlar, kız kardeşlerinin maruz kaldıkları şiddete karşı çalışma yapıyorlar. Dernekte verilen eğitimlerle mülteci kadınların sahip oldukları haklar ve maruz kaldıkları herhangi bir şiddette nereye başvurmaları gerektiğinin bilgisi veriliyor. Dernek yakın zamanda hukuki destek vermek için de çalışmalarını sürdürüyor. “Şiddete karşı neler yapmaları gerektiğini anlatıyoruz” Derneğin kadın çalışmalarından sorumlu yöneticisi Marvat Srour, özellikle ekonomik krizden kaynaklı boşanma ve aile için şiddetin arttığına dikkat çekti. Srour, kadınların evde eşlerinden ve işyerlerinde patronlarından ve beraber çalıştıkları erkek işçilerden maruz kaldıkları taciz ve şiddetin yanında sokakta maruz kaldıkları nefret söylemi içeren sözlü şiddeti, derneğe gelip anlattıklarını ve neler yapabileceklerini sorduklarını belirtti. Suriyeli bir işçi kadının, cinsel tacizine maruz kaldıktan sonra derneğe geldiğinden söz eden Srour “Kadın arkadaşımız, parasını isterken patronu kendisini cinsel ilişkiye zorlamış, o da parasını alamadan işyerinden kaçmış” dedi. İlk geldikleri zamana göre daha güçlüler Suriyeli mülteci kadınların ilk geldikleri yıla göre daha da güçlendiğini dile getiren Srour, konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Maruz kaldıkları şiddet ve hak ihlalleri ile başa çıkmanın yollarını arıyorlar artık. Şiddete karşı boyun eğmemeyi öğreniyorlar. Bunda bireysel olarak verdikleri çaba ve sahip oldukları hakların öğrenmelerinin etkisi var. Suriyeli kadınlar yaşamın içinde daha görünür olmak, üretmek ve katkı sunmak istiyorlar ve ‘Biz de varız’ demek istiyorlar. Artık daha çok mülteci kadın çalışıyor. Önemli bir kısmı tekstil ve restoran gibi yerlerde çalışıyor. Kuaför, terzi dükkânı açan kadınlarımız var. Derneğimizde kadınlara yönelik hak eğitimleri oluyor. Suriyeli kadınlara çağrımız bu eğitimlere katılarak daha fazla bilgilenebilir. Ayrıca yakın zamanda kadınlara maruz kaldıkları hak ihlallerinde hukuki destek de sunmaya başlayacağız.” “Haklarımızı öğrendikçe şiddet azalıyor” Dernekte Suriyeli çocuklara konuşma terapisi eğitimi veren öğretmen Rafif Hamami de, başka Suriyeli mülteci kadınlarla aynı dernek çatısı altında çalışmanın kendisini daha da güçlendirdiğini belirtti. Hamami, Suriyeli kadınların artık şiddete maruz kaldığında ne yapacağını bildiğini, hangi durumlarda polise, aile bakanlığına gitmesi gerektiklerini öğrendiğini kaydedip “Öyle ki daha önce fiili olarak şiddet uygulayan Suriyeli erkekler, kadınlar haklarını öğrendikten sonra artık fiziki şiddet uygulayamaz oldu. Şiddet, sözlü şiddete dönüyor” tespitinde bulundu. Sokaktaki nefret söylemi arttı Hamami, çalışmaya başlayan ya da iş kurarak ekonomik olarak da güçlenen Suriyeli kadınların evdeki şiddete karşı daha fazla tepki vermeye başladığını aktardı. Son günlerde mülteci kadınların en çok sokaktaki sözlü şiddetten şikâyetçi olduğuna işaret eden Hamami “Ülke gündeminde bizlerle ilgili yalan haberler gündem olduğu zamanlarda bu sözlü şiddet de artıyor. Bundan en çok da mülteci kadınlar etkileniyor. Sözlü şiddete maruz kalan kadınlar sokağa çıkarken iki kere düşünüyor ve evden çıkmamaya çalışıyor” uyarısı yaptı. Türkiyeli kadınlara “Dayanışma” çağrısı Türkiyeli kadınlara da dayanışma çağrısı yapan Hamami “Türkiyeli kadınlar da biliyor ki Suriyeli mülteci kadınlar, savaştan kaçtı, göç etti, yakınlarını yitirdi. Türkiyeli kadınlar da bizlerin yaşadığı bu zorlukları unutmayarak kadın olduğumuzu düşünmeli ve bizim uzattığımız birlikte yaşama dair elimizi tutmalı. Biz Türkiyeli kız kardeşlerimizden dayanışma bekliyoruz. Bir arada çalışmalar yapabiliriz” ifadesini kullandı. “Cinsel şiddet faillerine, caydırıcı ceza verilmeli” Devlet düzeyinde ve diğer sivil toplum kuruluşlarının da mülteci kadınları güçlendirecek çalışmalarda daha kararlı olması gerektiğini vurgulayan Hamami, eğitimini sürdürmek isteyen genç mülteci kadınlara destek sunulması ve eğitimden mahrum bırakılması halinde daha sert yaptırım uygulanmasını istedi. Hamami, cinsel şiddet faillerine karşı caydırıcı cezaların uygulanması gerektiğinin de altını çizdi.
Editör: TE Bilisim